2011 yeterlilik sınavına hazırlık soruları KARMA -TEST-30

sultan_mehmet

© ◄ كُن فَيَكُونُ ►
Yönetici
Forum Administrator
1:)Hisse senetleri zekâta tabî midir?

Cevap: Borsada alınıp satılan hisse senetlerin yatırım yapan kişinin, sahip olduğu hisse senetlerinin diğeri, nisap miktarına ulaşması ve üzerinden bir yıl geçmesi halinde 1/40 oranında zekâtını vermesi gerekir.

2:)Zekât ve fitre, hayır kurumlarına verilebilir mi?

Cevap: Aldıkları zekât ve fitreleri bir fonda toplayıp bu- nu yalnızca Tevbe suresinin 60. ayetinde belirtilen yerlere sarf ettikleri bilinen ve kendilerine her bakımdan güvenilen kimseler eliyle yönetilen dernek, kurum ve yardımlaşma fonlarına zekât ve fitre verilmesinde dinen bir sakınca yoktur.

3:)Ücretlilere zekât verilebilir mi?

Cevap: İslâm'da zekât ve fitrenin, kişilerin sınıf ve meslek gruplarına bakılmaksızın, kimlere verilip verilemeyeceği açıkça belirlenmiştir. Bu itibarla, belli bir geliri olduğu halde, bu geliriyle asgari temel ihtiyaçlarıı karşılayamayan ve başka bir mal varlığı da bulunmayan kişilere zekât verilebilir.

4:)Sadaka-i fıtır vermekle kimler yükümlüdür?

Cevap: Sadaka-i fıtır, borcundan ve aslî ihtiyaçlarından fazla olarak nisap miktarı mala sahip olan her Müslümana vaciptir. Bireyin sadaka-i fıtır ile mükellef olması için öngörülen zenginlik ölçüsü, zekâtta aranan nisaptır. Ancak sadaka-i fıtırda, zekâtta öngörülen, malın artıcı olması ve üzerinden bir yıl geçmesi şartı aranmamaktadır.

5:)Sadaka-i fıtır ne zaman verilir?

Cevap: Sadaka-i fıtır, Ramazan Bayrı’nın birinci günü tan yerinin ağarmasıyla vacip olmakla birlikte, Ramazan ayı içinde de verilebilir. Hatta fakirlerin bayram ihtiyaçlarını karşılaması için, bayramdan önce verilmesi daha iyidir. Ancak bayram sabahına kadar sadaka-i fıtır verilmemiş ise, bayram günlerinde ödenmesi gerekir.

6:)Vaktinde ödenmeyen sadaka-ı fıtır borcu nasıl ödenir?

Cevap: Bütün ibadetlerde olduğu gibi sadaka-i fıtır yükümlülüğü de geciktirilmeyip zamanında yerine getirilmelidir. Bununla birlikte zamanında ödenmemişse, bu fitrelerin mümkün olan ilk fırsatta ödenmesi gerekir.

7:) Sadaka-ı fıtır kimlere verilir, kimlere verilemez?

Cevap: Sadaka-i fıtır, zekât verilebilecek kimselere verilir. Zekât verilmesi caiz olmayan kişilere sadaka-i fıtır da verilemez.

8:) Oruçlu kimse diş tedavisi yaptırabilir mi?

Cevap: Oruçlu bir kimsenin morfinli veya morfinsiz olarak dişlerini tedavi ettirmesi veya çektirmesi orucu bozmaz. Ancak tedavi esnasında, kan veya tedavide kullanılan maddelerden herhangi bir şeyin yutulması orucu bozar.


9:)Kadınlar Ezan okuyabilirler mi?

Cevap: Sözlükte bildirmek, duyurmak, çağrıda bulunmak, îlân etmek anlamlarına gelen ezan, dinî bir terim olarak, farz namazlarının vaktinin girdiğini belli sözlerle ve özel bir sekilde îlân etmek/bildirmek demektir.Namaz, Mekke’de farz kılınmıs, ezan ise hicretten sonra uygulamaya konulmustur. Medine’ye hicretten sonra, Mescid-i Nebevî’nin insası tamamlanıp düzenli bir sekilde cemaatle namaz kılınmaya baslanınca, Hz.Peygamber vakitlerin girdiğini duyurmak için ne yapabileceğini arkadaslarıyla görüsmeye baslamıstır. Bu esnada Hz. Peygamber’e vahiyle, ayrıca sayıları yirmiyi bulan sahabeye, rüyalarında bugünkü ezanın sekli öğretilmistir. Ezan, ilk defa Hz. Bilal tarafından sabah namazında, yüksekçe bir evin damında okunarak uygulamaya konulmustur. Ezan, sünnet-i müekkede olup İslâm’ın siarlarından biridir. Ezan aracılığıyla hem halka namaz vaktinin girdiği duyurulmakta hem de Allâh’ın varlığı, birliği, yüceliği, Peygamberimizin O’nun kulu ve elçisi olduğu ve namazın kurtulus yolu olduğu bildirilmektedir. Ezan, erkekler tarafından okunur. Bunu belirleyen Peygamberimizdir. Müezzinlerin erkek olması, İslâm’ın ilk yıllarından itibaren günümüze kadar devam ede gelmis bir uygulamadır. Peygamberimizin dört müezzini vardı, bunların hepsi de erkekti. Dolayısıyla kadınların ezan okuması, Hz. Peygamberin uygulaması ile örtüsmez. (Kâmil MİRAS, Sahîhi Buhâri Muhtasarı Tecrîd-i Sarîh Tercümesi ve fierhi, II, 560. Diyanet İ.B.Yay.)

10:)Kadınlar imamlık yapabilirler mi?

Cevap: Cemaatle namaz, İslâm'ın ilk dönemlerinden itibaren tesvik edilmis, sağlığında camide namazları bizzat Hz. Peygamberin kendisi kıldırmıstır. Ondan sonraki dönemlerde ise halifeler bu görevi yapmıslardır. Daha sonraları yeni açılan camilerde, cemaat içerisinden en bilgin kimseler imamlık yapmaya baslamıslardır. İlk dönemlerde imamlık fahrî bir görev olarak ifâ edilirken,zamanla camilere bu isle görevli kimseler atanmaya ve devlet bütçesinden maas bağlanmaya baslanmıstır. İmâm olacak kimsenin Müslüman, akıllı, buluğ çağına erismis ve erkek olması, ayrıca namaz sıhhatli olacak kadar ezbere Kur’ân bilmesi ve namazın sıhhat
sartlarından birisini yitirmis olmaması gerekir. Cami dısında veya görevlisi bulunmayan camilerde, namaz hükümlerini en iyi bilip Kur’ân’ı daha güzel okuyan,daha müttakî olan, yasça büyük olan ve ahlâken daha üstün olan kimsenin imam olması tercih edilir.Buluğ çağına erismeyen mümeyyiz çocuklar, kendi gibi çocuklara; aynı sekilde kadınlar da kadınlara imamlık yapabilirler.Peygamberimizin hanımlarından Ümmî Seleme ve Hz. Âise'nin kadınlara namaz kıldırdıklarına dair ilk hadis kaynaklarında bilgiler vardır. Kadınlar namazlarını aralarında cemaat halinde kılacak olurlarsa, imamlık yapan kadın önde değil, aralarında durur. (Mevsilî, I,59; Merğinânî, I, 56)Ahmed b. Hanbel'in Müsned, Ebû Davud ve Beyhakî’nin Sünen, İbn Huzeyme'nin Sahih ve Hâkim'in Müstedrek adlı eserlerinde yer alan bir rivayete göre Peygamberimiz, Ümmî Varaka isimli hâfız bir kadına kendi ev halkına imamlık yapması için izin vermistir. Ümmî Varaka'nın ev halkı ise, ölümünden sonra özgürlüğüne kavusması kaydıyla hür kıldığı biri erkek diğeri hanım iki köleden ibaretti. İslâm bilginlerinin çoğunluğu, Ümmü Varaka’nın kadın ve erkek olan kölelerine imamlık yapmasını özel bir izin olarak kabul etmisler ve kadının erkeklere imamlığını câiz görmemislerdir.

11:)Kadınların ticaret ve iş hayatına girmeleri dinen sakıncalımıdır?

Cevap: Yeryüzünde, göklerde ve bu ikisi arasında bulunan her seyi insanlar için yaratan Allah, (Bakara, 29; Lokman,20) insanların çalısarak rızıklarını elde etmelerini istemekte ve insan için ancak çalıstığının karsılığını görebileceğini bildirmektedir. (Necm, 39) Çiftçilik, isçilik ve zanaatkârlık gibi, ticaret de rızk ve servet elde etme yollarından biridir. İslâm dini, mesrû yollardan ticaret yapılmasınıtesvik etmektedir. "Ey iman edenler! Mallarınızı aranızda batıl yollarla yemeyin. Ancak karsılıklı rıza ile yapılan ticaretle olursa baska. Kendinizi helâk etmeyin. fiüphesiz Allah ,size karsı çok merhametlidir." (Nisa, 29), "... Allah, alıs-verisi helal, faizi haram kılmıstır." (Bakara, 275) âyetleri ile Peygamber Efendimizin; "Sizden herhangi birinizin ipini alıp da dağdan sırtına bir bağ odun yüklenerek getirip satması, dilenmesinden daha hayırlıdır." (Buhârî,Büyû’, 5) anlamındaki hadisi "ticareti" tesvik etmektedir. Zikredilen ayetler ile hadiste geçen "ticaret" yapmak, erkek ve kadın için söz konusudur. Ticaret kurallarına, edep ve ahlâka uymak kaydıyla, erkekler gibi kadınlar da her alanda ticaret yapabilirler. Peygamberimiz zamanında kadınlar ticaret yapıyorlardı.
 
Üst