Gulül

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
Savaş ganimeti ve bunlara benzer şeylerde hıyanet etmek; esir veya tutukluya kelepçe ve bukağı vurmak; doğruyu görmemek; suyun ağaçların arasından akması. Gull isminin çoğulu olarak; kelepçe, bukağı, hararet, şiddetli susuzluk demektir.

Gulül, bir İslâm hukuku terimi olarak; savaş ganimetlerinden çalmak, aşırmak ve taksimden önce ganimet mallarından birşey almak anlamına gelir. İslam'da ganimet yolsuzluğu konusu ilk defa Bedir gazvesinde (2/624) kaybolan kadife bir örtüyle ilgili olarak ortaya çıkmıştır. Örtüyü Hz. Peygamber'in almış olabileceğinin söylenmesi üzerine şu ayet inmiştir.

"Bir peygamberin ganimet malına hıyanet etmesi düşünülemez. Kim hıyanet ederse kıyamet gününde hıyanet ettiği şeyle gelir. Sonra herkese kazandığının karşılığı tam olarak verilir, onlara zulmedilmez" (Âl-i İmrân, 3/161). Bu ayet, Resulullah (s.a.s.)'i emanetin yerine ulaştırılması, ganimet taksimi ve benzeri konularda her türlü hıyanetten temize çıkarmıştır (İbn Kesîr, Tefsîr, İhtisâr ve Thk. M. Alî es-Sâbûnî, Beyrut 1981, I, 332).

Gerek ganimette ve gerekse başkasına ait mallarda yolsuzluk yapmayı yasaklayan birçok hadis vardır: "Allah nezdinde, hıyanetin en büyüğü, iki arazi veya ev komşusundan birisinin, diğerine ait bir arşın toprağı kendi zimmetine geçirmesidir. Allah kıyamet gününde, bu toprağın yedi katını, onun boynuna geçirir" (Ahmed b. Hanbel, IV, 140, 202, V; 341, 344). " Kim bizim bir işimize tâyin olunursa, evi yoksa ev edinsin; bekarsa evlensin; hizmetçisi yoksa hizmetçi, biniti yoksa binit edinsin. Kim bunlardan fazlasını ister veya alırsa, o hıyanette bulunmuş olur" (Ebû Dâvûd, İmâre, 10; Ahmed b. Hanbel, IV, 299). Başka bir hadiste bir zekât memurunun yolsuzluğu şöyle ifade edilir:

"Resulullah (s.a.s.) Ezd kabîlesinden bir adamı zekât vergilerini toplamakla görevlendirdi. Bu adam daha sonra, bazı mallarla gelerek Hz. Peygamber'e şöyle dedi: "Şunlar size ait bunlar da bana hediye olarak verildi'. Hz. Peygamber (s.a.s.) ayağa kalktı, minbere çıkarak şöyle buyurdu: "Kendisine görev verdiğimiz bir zekât memuru ne cesaretle; şunlar sizin, şunlar da bana hediye verildi, diyebiliyor. O, ana-babasının evinde otursaydı, kendisine hediye verilir miydi? Muhammed'i kudret elinde tutan Allah'a yemin ederim ki sizden hiç biriniz kıyamet gününde; sırtında, böğüren bir deve, bağıran bir sığır, meleyen bir koyunla gelmesin" Sonra koltuk altları görünecek şekilde ellerini kaldırarak, üç defa: "Allah'ım tebliğ ettim mi? buyurdu" (Buhârî, Zekât, 67; Hibe 17; Ahkâm, 24, 41; Hıyel, 15; Müslim, İmâre, 26, 27, 28; Ebû Dâvûd, İmâre, II; Ahmed b. Hanbel. V, 423).

Hamdi DÖNDÜREN
 
Üst