Işhad (şahit tutma)

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
Bir hakkın isbatı ve haksızlığım giderilmesi için kişinin şahit tutması.

İşhad bir hakkı isbat, haksızlığı giderme, münâkaşayı önleme vb. insanlar arasındaki muamelelerde önem arzetmektedir. Hükmü çeşitli muamelelere göre değişiklik arzeder. Hukukî muâmele veya fiillerde şahit tutmak nikâhta olduğu gibi bazen vacip, fukahanın çoğunluğuna göre alım-satımda olduğu gibi bazen merdub, fukahadan bazılarına göre caiz, hediyyede olduğu gibi bazen mekruh, zulme şahit tutmada olduğu gibi bazen de haramdır (el-Mevsuatu'l-fıkhiyye, V, 32). Çeşitli muamelelerde işhad'ın hükmünü şöylece ortaya koymak mümkündür.

1. Bey' (Alış- veriş):

Hanefîler, Malikîler, Hanbelîler ve bazı Şafiîlere göre bey' akdinde şahit tutmak menduptur. Bakara suresinin 282. ayetindeki"... erkeklerinizden iki kişiyi de şahid tutun. Eğer iki erkek yoksa; razı olduğunuz şahitlerden bir erkek iki kadın şahitlik etsin... " emrini bu mezhepler nedb'e hamletmişlerdir. ibn Abbas, Ata, Cabir b. Zeyd ve Nehaî gibi bazı alimler de bey'de işhâd'ın vâcip olduğu görüşündedirler (el-Mevsû'atü'l-Fıkhiyye, V, 34).

2. Hacr:

İmam Ebû Yusuf ve imam Muhammed'e göre hacr altına alman borçlu ve sefih'in bu durumuna şahit tutmak vaciptir. İmam. Azam ise borçlu ve sefihin hacrına karşıdır. Borç veya maslahat sebebiyle hacr altına alman kişiye şahit tutmak Şafiîlere ve Hanbelîlere göre müstehaptır (el-Mevsuatu'l-fıkhiyye, V, 36).

3. Şuf'a:

Zayıf bir hak olan şuf'a, şahit tutma ile kuvvetlenir ve sübût bulur. Şefi' (şuf'a hakkına sahip olan) satış akdini duyar duymaz derhal bulunduğu mecliste şuf'a talep ettiğini bildirmeli ve buna şahit tutmalıdır. Şefi' uzak bir yerde bulunur ve şahit tutamaz ise bir vekil tayin eder. Vekil de bulamaz ise şuf'a talep ettiğine dair bir mektup yazar. Malın satıldığını duyan şefî' eğer şahid tutabileceği kadar bir vakit geçirir ve şahit tutmaz ise, şuf'a hakkı düşer. Şuf'a talebinde işhad, sıhhat şartı olmamakla birlikte; bu talebin müşteri tarafından inkârı durumunda isbat vasıtası olarak kullanılır ve hak sabit olur. şefi' şahit tutmadığında mal sahibi şefi'in şuf'a taleb ettiğini ikrar ederse hak yine sabit olur (Zeylaî, Tebyînü'l Hakâik, Bulak 1315, V, 242; el-Fetâva'l-Hindiyye, Bulak 1310, V, 172- 173; Mecelle, md. 1028, 10301031, 1033-1034).

4. Lakit

Bulduğu çocuğu alan kişi töhmetten kurtulabilmesi ve devlet hazinesi (Beytul-mâl)nden nafakasını alabilmesi için çocuğun kendisinin olmadığını ve bulduğunu isbat etmesi gerekmektedir. Bunun için en kolay yol işhaddır. Ayrıca lakiti alan, yaptığı masrafları daha sonra almak üzere infakta bulunuyor ise masrafları alabilmesi için şahid tutması gerekmektedir (el-Fetâva'l-Hindiyye, II, 286; İbn Âbidîn, Reddü'l-Muhtâr, Kahire 1386-89/1966-69, IV, 270).

5. Lukata

Hz. Peygamber (s.a.s) kim bir lukata bulursa iki âdil şahit tutsun buyurmuştur (Ebû Dâvûd, Lukata, 9; ibn Mâce, Lukata, 2; Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 162, 266). İmam Azam ve bir kavlinde Şafiî'ye göre burada emir vücûp ifâde eder ve lukatayı alanın sahibine vermek üzere aldığına dair şahit tutması vaciptir. İşhad'ın maksadı multakit ile mal sahibi arasındaki münakaşayı ortadan kaldırmak, malı korumak ve gizlenmesini önlemektir. Böylece lukatayı alanın sahibine vermek üzere aldığı ortaya çıkar ve multakit gâsıp olmaktan kurtulur ve lukata emanet hükmüne geçer. Bu durumda multakit yed-i emindir ve kusurlu olmadığı hallerde lukatanın telefinden sorumlu değildir. Ebû Yusuf, Malikîler ve Hanbelîlere göre ise işhâd müstehaptır. İşhad'ın vücubuna hükmeden İmam Azam'a göre işhâd, lukata alınırken yapılmalıdır. Şahit tutacak birisinin bulunmaması veya bir zâlimin alacağından korkulması durumunda, işhâd tehir edilebilir (Serahsı, el-Mebsût, Kahire 1324-31, XI, 12; İbn Nüceym, el-Bahru'r-Raik, Kahire 1333, V, 123; Kâsânî, Bedâyiu's-Sanâyi', Kahire 1327-28/1910, VI, 201; Aynî, el-Binâye, Beyrut 1400-1401 /1980-81, VI, 16-17; Şevkânî, Neylü'l-evtâr, Kahire 1357/1983, V, 339; Necib el-Mutîî, Tekmiletü'l-Mecmu, Beyrut, (t.y.), XV, 25).

6. Vedîa

Hanefiler, Şafiîler ve Mâlikîlere göre vedîa'nın kabul eden (vedî)'e teslimi esnasında şahit tutmak güvenilirliği temin ettiğinden dolayı müstehaptır. Vedîanın bekasına engel bir özür ortaya çıktığında ise şahit tutmak vaciptir (el-Mevsuatü'l-fıkhiyye, V, 37-39)

7. Hibe

Hibe ilan ve işhad ile tamamlanır. Ancak işhad şart olmayıp ölümden sonra vârislerin veya büluğa eren çocuğun inkârından sakınmak için ihtiyâten bulunması faydalıdır (Serahsı, a.g.e, XII, 61).

8. Nikâh

Hanefî, Şafiî ve Hanbelî mezheblerine göre nikâh esnasında iki şahitin bulunması akdin sıhhat şartıdır. İki tarafın da müslüman olduğu evlenme akdinde şahitler müslüman olmalıdır. İmam Azam ve Ebû Yusuf'a göre taraflar veya sadece kadın Ehl-i kitaptan olursa şahitler Ehl-i kitaptan olabilir. İmam Şafiî, Züfer ve İmam Muhammed'e göre ise kocanın müslüman olması halinde iki zimmînin şehadeti ile nikâh caiz değildir. Hanefîler bir erkek iki kadının şehadetini geçerli saymaktadırlar. Şahit tutulmaksızın gizlice yapılan nikâh akdi caiz değildir. Şahitler huzurunda gerçekleştirilen nikâh akdini, şahitlerin gizlemesi istenmesi halinde İmam Malik'e göre bu gizli nikâhtır ve feshedilir. Ebû Hanîfe ve Şafiî'ye göre ise bu evlilik gizli yapılmış sayılmaz (İbn Rüşd, Bidâyetü'l-müctehid, İstanbul 1985, II, 14-15; Kâsânî, a.g.e., II, 253-254; İbnü'l-Hümâm, Fethu'l-Kadîr, Kahire 1319, III, 110-116).

9. Talak

Talak suresinin ikinci ayetinde "eğer tutar veya ayrılırsanız iki âdil şahit tutun" ibaresini fukahanın çoğunluğu nedb'e hamletmiş ve talakta işhâdın mendub olduğu görüşünü savunmuşlardır. Zahirîlerden İbn Hazm talakta işhâdın vâcip olduğunu, İmamiyye Şîası ise talakın rüknü ve sıhhat şartı olarak kabul etmişlerdir (Mevsûatü'l-Fıkhi'l-İslâmî, XII, 235-239).

10. Ric'at

Boşanan kadınlar iddetlerinin sonuna varınca onları ya güzelce tutun veya onlardan güzelce ayrılın. İçinizden iki adaletli kimseyi şâhit tutun (et-Talâk, 65/2) şeklindeki ayet dönüp tutmayı tercih ettiğinizde ric'ate (döndüğünüze), ayrılmayı tercih ettiğinizde de firkat'e (ayrılığa) şâhid tutun buyurmakta, müslümanlardan adaletli, doğruyu söyleyen iki erkek şahit bulundurmayı istemektedir. Hanefiler buradaki emri nedb'e hamletmişlerdir. Çünkü karısına dönmek isteyen, herhangi bir kabule ihtiyaç olmaksızın dönebilir. Zira bu evliliğe devam etmektir (Elmalılı, Hak Dini, VII, 5059-5060).

11. Vasiyyet

Vasiyyet eden vasiyetini şahit tutarak yazmış ve yazdığını şahitlere okumuş ise, bu vasiyyetin geçerliği olduğu konusunda fukahânın ittifakı vardır. Ancak vasiyet eden vasiyeti'nin muhtevasını şahitlere bildirmeden şahit tutmuş ise, böyle bir vasiyyetin geçerli olup olmadığı konusunda ihtilaf vardır.

Vasiyyet eden yazdığını göstermeden kapalı olarak, "Bu benim vasiyyetimdir ve şunun içinde yazılı olanlara şahit olun" derse, Hanefiler, Hanbelîler ve Şafiîlerin çoğunluğuna göre bu vasiyyet geçerli değildir.

Malikîlere göre ise böyle bir işhad sahihtir ve vasiyyet geçerlidir. Bir rivayete göre Ebû Yusuf da bu görüştedir (el-Mevsûatü'l-fıkhiyye, V, 45-46).

12. İnfak

Şafiîlere göre nafakasıyla mükellef olan veya olmayan bir kişi birisine daha sonra almak üzere infakta bulunursa sarfettiklerini alabilmesi için şahit tutması gerekir. Bu hâkimden veya nafaka ile mükellef olandan izin alma imkanı bulunmaması hâli için geçerlidir. Bir rivâyete göre Ahmed b. Hanbel de bu görüştedir. Mâlikîlere göre infâk edenin infak ettiğini almak üzere sarfettiğine yemin etmesi yeterlidir. Hanefilere göre vakıf görevlisi, harcadığını almak niyetiyle sarfettiklerine şahid tutmalıdır. Buna benzer konular da bu hükme tabidir (el-Mevsûatü'l-fıkhiyye, V, 47-48).

13. Küçüğe İnfak

Küçüğün malı varsa, nafakası bu malından karşılanır. Aksi halde şer'an nafaka ile mükellef olan karşılar ve bu durumda işhad'a gerek yoktur. Küçüğün malı olduğu halde veli, vasî veya nafakasıyla mükellef olmayan birisi kendi mallarından küçük için harcadıklarını daha sonra almak üzere sarfetmişler ise şahit tutmaları gerekir (el-Mevsûatu'l-Fıkhiyye, V, 47).

14. Cenaze Masrafları

Hanefi ve Şafiîlere göre cenazenin techiz ve tekfîniyle mükellef olmayan bir kişi misline göre yapmış olduğu masrafları almak üzere cenaze sahibine müracaata niyet etmiş ve şahit tutmuş ise bu masrafları alabilir. Ancak Şafiîler hâkimden izin almak imkanı bulunmaması veya ölünün malının kayıp bulunması veya techizle mükellef olanın bundan imtina etmesi halinde işhada başvurulacağı görüşündedirler (el-Mevsuatu'l-fıkhiyye, V, 32).

15. Yıkılmaya Yüz Tutmuş Duvar

Yıkılmaya yüz tutmuş bir duvar devrilir ve telef veya hasara yol açarsa, Hanefîlere göre duvar sahibi daha önceden uyarılmış, bunun izâlesi istenmiş ve buna şahit tutulmuş ise zararın tazmini söz konusu olur. Ölüm halinde tazmin, duvar sahibinin âkılesine gerekir. Burada işhad duvar sahibinin inkârı durumunda isbat için kullanılır. Duvar sahibinin itirafı halinde ise işhada gerek yoktur. Yıkılmaya yüz tutan duvar bir eve doğru meyletmiş ise ev sahibi veya sâkini, meyil yola ise oradan geçme hakkı olan herkesi ikaz edip şahit tutabilir (Zühaylî, el-Fıkhu'l-İslâmi, Dımaşk 1405/1985, VI, 382-384).

16. Vakıf Arazi

Vakfa bakmakla görevli olan kişi vakıf arazi üzerinde kendi malıyla bir bina yapar veya ziraat yaparsa ve buna da şahit tutarsa; Hanefîlere göre bina ve mahsul, görevlinin mülküdür. Şahit tutulmadığında bina ve mahsul vakfa tabidir. Ancak işhad işden önce yapılmış olmalıdır. Şafiîler vakfedenin ve görevlinin vakıf arazi üzerinde kendisi için bir tasarrufta bulunamayacağı görüşündedirler (Şirbînî, , Muğni'l-Muhtâc, Kahire 1377/1958, llz 378, 403; el-Mevsûatu'l-Fıkhiyye, V, 42).

17. Büluğa Eren Küçüğe Malını Verirken İşhâd

Şafiîlerde sahih olan görüşe göre, büluğa ermiş olan küçüğe malı teslim edilirken şahit tutulması vaciptir. imam Mâlik de aynı görüştedir. Hanefî ve Hanbelîlere göre ise müstehaptır (el-Mevsûatü'l-fıkhi"e, V, 36).

18. Borç ödemek üzere Vekalet Verdiği Şahıstan Müvekkilin Şahit Tutmasını İstemesi

Müvekkil borcunu ödemesi için tayin ettiği vekilden borcu öderken şahit tutmasını ister ve vekil işhadı terkederse, alacaklının inkarı durumunda vekilin borcu ödeyeceğinde fukahanın ittifakı vardır (el-Mevsûatu'l fıkhiyye, V, 37).

19. Kadî'nın Kâdî'ya Mektubu

Bir kimsenin kendisi bulunmayan bir şahıs aleyhine bir şehrin mahkemesinde dava açması durumunda; o şehir kadısı açıları dava ve getirilen şahitleri dinleyip şahitlerin şahadetlerinin makbul olduğunu tesbit ettikten sonra, bunu açıklamak üzere o şahsın bulunduğu şehrin kadısına bir mektup göndererek mektuba göre hükmetmesini ister. Mektubu, içinde olanları bilmeleri için, şahitlere okumak sonra mühürleyip kendilerine teslim etmek kadının vazifesidir. Kendisine mektup yazıları kadı iki erkek veya bir erkek iki kadının şahitliği olmaksızın mektubu kabul etmez. Önce mührüne bakar. Şahitlerin "Bu mektup falan kadıya aittir, hüküm meclisinde okuyarak mühürleyip bize teslim etti" diye şehadetlerini bildirmelerinden sonra mektubu açar, hasım (davalı)a okur ve içindeki ile onu ilzâm eder (Meydânî, el-Lübâb, Beyrut 1399/1979, IV, 84-86; Damad, Mecmau'l-Enhur, İstanbul 1328, II, 164-167).

Saffet KÖSE
 
Üst