Kur'an Terimleri Kelime Sözlüğü

Nurun Ala Nur

Düzenleyici
Moderator
Ü

Ücret: Dünyevi karşılık. Bir işin yapılmasına veya harcanan bir emeğe karşı verilmesi gereken hak. Kur´an´da, kadının evlilik sırasında almaya hak sahibi olduğu şey, mehir.

Ümmet: Bir zaman içinde, bir mekan üzerinde, bir din etrafında veya bir peygamber arkasında toplanmış, birbirleriyle tutarlı ve uyumlu insan topluluğu. Cemaat. İnsan dışındaki varlıklar için de kullanılabilir. Tek başına bir mü´min, Hz. İbrahim. Millet, İslam. Din. Yol.

Ümmî: Anadan doğduğu gibi. Okuma yazması olmayan. Yabancı kültürlerden, etkili dış şartlardan etkilenmemiş. Kur´an´da, kitap ehli olmayan. Mekke müşrikleri.

Üsve: Örnek. Arkasından gidilmesi, takip edilmesi, kendisine uyulması; taklid edilmesi gereken timsal. Hz. Peygamber.
 

Nurun Ala Nur

Düzenleyici
Moderator
V


Va´d: Bir işin sonucunu yer ve zaman göstererek bildirme, haber verme. Kur´an´da, ALLAH´ın helak ve azabla uyarıp korkutması. Ölümden sonra diriliş, haşr ve hesap günü. Vaid: Bir işin kötü sonucunu, bir şerri haber verme.

Vahy: Büyük bir sürat ve bir gizlilik içinde verilen işaret, remiz. Fısıltı, ilka. Risalet. ALLAH´tan peygambere dini iletme tarzı. İlham. Cebrail´in peygambere haber getirmesi.

Vakıa: Olay, gerçek, olgu. Kur´an´da, gerçekleşmesi kesin olan Kıyamet. Vuku´: Düşüş. Başa gelen, çatan büyük iş.

Vasiyet: Tavsiye anlamında söz. Bir kimsenin hayatında, ölümü veya yokluğunda başkalarından bir şey yapmalarını istemesi. Ismarlama. Kendi malına başkasını malik kılma. Emir. Farz. Gerisi için tavsiyede bulunma. Ailesinin ve malının yararına başkalarını tasarruf sahibi kılma.

Vaz´: Yerine koyma, kılma, ikame etme. İcad etme, yaratma. Bırakma, doğurma. İskat etme, uydurma ve iftira. Bir şeyi vaz´etme, ilkesini koyma, yapılması için kural tesbit etme.

Vecih: Büyük ün ve üstün şeref sahibi kimse. Güçlü ve saygın. Yeri, makamı ve değeri yüksek tutulan.

Vekil: Koruyucu, işleri üstüne alan, karşılık veren. Veli. Rakîb. İşlerin kendisine havale edildiği kimse. Ruh. Kendisine havale edilen işleri düzeltip herkesin yapabileceğinden daha iyisini yapan. ALLAH.

Velayet: Hüküm sahipliği. İşlerin yürütücülük makamı. Ümmetin meşru önderliği, yönetim mekanizması.
 

Nurun Ala Nur

Düzenleyici
Moderator
Y


Yakîn: Gerçeğe ve vakıaya uygun ve hiç bir şüphe ile aksi düşünülmesi mümkün olmayan kesin bilgi, inanç, ilim. Her türlü kuşkunun ötesinde apaçık olan şey. Kur´anın bildirdiklerini hiç şüphesiz olarak görmeyi sağladığı için ölüm.

Ye´cüc ve Me´cüc: Tefsir kaynaklarına göre Hz. Nuh´un oğlu Yasef´in soyundan gelme iki kabile ismi.

Yemin: Sağ yan. Sağ. Zorlu yakalama; güç ve kudret. Hak. Bkz. Meymene.

Yemîn: Kuvvet ve sağlamlık sembolü olan sağ el´den gelir. Bir sözü ALLAH´ın ismini özel bir amaçla anarak güçlendirmek, yani yemin etmek. And, kasem.
 

Nurun Ala Nur

Düzenleyici
Moderator
Z

Za´f: Güç ve kuvvetin zıddı. Zayıflık. Ruhi, akli ve bedeni güçsüzlük. İnsanın zayıf yaratılması, çeşitli ihtiyaçlarını karşılamaksızın yaşayamaması şeklinde açıklanmıştır.

Zakkum: Tihame´de biten küçük yapraklı, tadı acı ve kokusu oldukça kötü bir ağaç. Kur´an´da, cehennem tasvirlerinde geçen zehirli ve acı bir ağaç.

Zan: Kesin bilgiye dayanmayan şey. Vehim ve kuruntu. Gerçek olarak bilinen, fakat aslında gerçek olmayan şey. Yanlış bilgi veya tahmin.

Zebani: Cehennemde bulunan azab melekleri.

Zebur: Kelime anlamı büyük demir parçası. İçinde öğüt, hikmet ve hüküm bulunan kitap. Şeriatler ve yükümlülükler kitabı. Hamd, övgü ve öğüt kitabı. Hz. Davud (a.s.)´a indirilmiş kitap.

Zekat: Tezkiye ile aynı kökten gelir. Kötülükten, pislikten arınma, bir güzel temizlenme. Tathir. Maddi gücü yetenlerin yoksul olanlara devretmek zorunda oldukları mali değer. Fakirlere verilmesi gerekli olan ALLAH´a ait bir hak. Devlet vergisi. Artma, artış. ALLAH´tan bir bereket olarak verim ve gelişme. İslam´ın temel şartlarından, ana esaslarından biri.

Zelle: Ayağın bir amaç olmaksızın yürümesi veya istemeyerek kayması. Yanılma, unutma veya yanlışlık eseri yapılan istenmeyen şey, hata.

Zıhar: Cahiliye´de erkeğin, karısını, ´Sen artık bana annem gibisin´ türü bir yeminle kendi kendisine yasaklaması. Kadının boşanmış sayılmadığı fakat ebedi terkini gerektiren bu katı hükmü İslam kefaret cezasıyla ıslah etmiş ve kadınların evlilik haklarını teminat altına almıştır.

Zikir: Anma, hatırlama. Öğüt. Düşünme. Öğünç, üstün şeref. Kur´an´da, Levh-i Mahfuz. Kur´an-ı Kerim.

Zulüm: Karanlık. Bir şeyi olması gerekenin dışında bir yere koyma. Haksızlık. İncitme, can yakma. Adaletin zıddı. Kur´an´da, küfür ve şirk. Cehalet, nankörlük, günahların iyiliklerden oldukça fazla olma durumu. Toplumsal baskı, tiranlık. Meşru sınırları ve hakları çiğneme, yok sayma. Zalum: Çok zalim, haksızlığa çok eğilimli. ALLAH´a ve kullara karşı sorumluluklarını gereği gibi yerine getirmeyen, kendine yazık eden.

Zulumat: Nurun ve aydınlığın zıddı. Zulmet. Kur´an´da, cehalet, şirk ve fısk içinde yaşama tarzı. Katmerlenmiş iç ve dış karanlık.

Zur: Zor. Batıl, yalan ve çirkin. Aslı astarı olmayan, gerçeğe dayanmayan ifade ve açıklama. Yalan şahidlik.

Zühd: Az şey. Bir şeye değer vermeme. Dünya güzelliklerini ve çekiciliğini önemsememe.

Zürriyet: Soy, nesil. Çocuklar. Zayıf kimseler. Neslin devamı
 
Üst