Zararlı Maddelerden Kurtulma Yolları

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
Zararlı maddelerden nasıl kurtuluruz? , Hangi Maddeler Bağımlılık Yapar?

Sigara : Sigara, tütünün işlenmesiyle hazırlanan, başta nikotin olmak üzere çok sayıda zararlı madde içeren ve alışkanlık yapan sağlığa zararlı maddedir.

Alkol : Gerçekte alkol terimi birçok değişik maddeyi kapsayan kimyasal bir gruptur. Bu kimyasal maddelerden sanayide ve dezenfeksiyonda olduğu gibi çeşitli amaçlarda kullanılır. Ancak burada içki olarak kullanılan etil alkol amaçlanmaktadır.

Uyuşturucu madde : Yatıştırıcı, keyif verici, uyarıcı etkisi olan ve bağımlılık yaparak giderek artan miktarlarda alınan, bırakıldığında yoksunluk belirtilerinin oluşmasına neden olan ilaç veya maddelere uyuşturucu madde denir.

Bağımlılık : Keyif verici ve uyuşturucu maddelerin bazı kişiler tarafından kendilerine zarar vermesine rağmen sürekli kullanılmasına bağımlılık denir. Kısaca sağlığa zararlı maddelerin alışkanlık ve tutkunluk durumlarına bağımlılık adı verilir.

Fiziksel bağımlılık : Fiziksel bağımlılığa bedensel bağımlılık da denir. Bedensel olarak sürekli olarak sağlığa zararlı maddelerin alınma eğiliminde olunmasına fiziksel bağımlılık denir. Fiziksel bağımlılıkta alışkanlık haline gelen sağlığa zararlı maddelerin kesilmesi durumunda yoksunluk belirtileri ortaya çıkar. Yoksunluk belirtisi ne kadar fazla olursa kişi alıştığı maddeye o kadar fiziksel bağımlıdır demektir.

Psikolojik bağımlılık : Psikolojik bağımlığa ruhsal bağımlılık da denir. Keyif verici veya göreceli rahatlama veren sağlığa zararlı maddelerin aynı duyguyu yaşamak için bu maddelere karşı dürtü oluşmasına psikolojik bağımlılık denir. Alınan sağlığa zararlı maddeler bu bağımlılık türünde sürekli artma eğilimindedir. Bunun sebebi istenilen duygunun tekrar yaşanması içindir.

Sigara alışkanlığı : İçerisinde nikotin ve birçok zararlı madde bulunan tütünden yapılan sigaraya karşı, keyif verici özelliği nedeniyle sürekli kullanılma isteğinin oluşmasının sigara alışkanlığı denir.

Pasif içicilik : Sigara içilen yerlerde bulunarak sigara içmediği halde bulunduğu ortamdaki sigaradan zarar gören içkiye pasif içici denir. Bu nedenle sigara içmeyen kişiler sigara dumanı olan kapalı yerlerden uzak durmalıdır.

Alkol bağımlılığı : Alkol bağımlılığı, kişinin bazı sorunlarını geçici olarak unutmak veya keyif verici özelliğinden dolayı sürekli olarak alkol almasıdır.

Alkolizm : Alkolizm, kişiler alkolün pençesine düşerek artık alkol almadan duramayacak duruma gelmeleri için kullanılan ifadedir.

Uyuşturucu madde bağımlılığı : Uyuşturucu maddelere olan alışkanlık ve tutkunluk için kullanılan bir ifadedir.

Yoksunluk : Bağımlılık oluşturan maddelerin kesilmesi veya sağlanamamasıyla kişide oluşan durumlardır. Yoksunluk, alışılan maddeye bağlı olarak oluşan bir hastalık durumudur.

TÜTÜN VE SİGARA BAĞIMLILIĞI

Tütün ve sigara kullanılması alışkanlık haline gelerek tüm toplumu etkileyebilecek bir duruma gelmiştir. Oldukça zararlı olan sigara ve tütünün bu derece yaygın bir duruma gelmesine bir çok etken neden olmaktadır. Bu etkenlerden bazılarını aşağıdaki gibi özetleyebiliriz;

* Sigara reklamları için büyük paralar ayıran sigara üreticisi şirketler ayırdıkları bu paralarla televizyon ve basın gibi medya araçlarıyla büyük kitleleri etkilemeleri,

* Sigaraya başlamada bir diğer etken, özellikle ergenlik dönemlerinde kişinin kendisine olan güvensizliğini yenmek ve güven kazanmak içindir.

* Sigaraya başlama nedenlerinden birisi de kendine güveni olmayan gencin kendisini arkadaş çevrelerine kabul ettirmesi içindir. Gencin sigara içmekle, bağımsız olduğu düşüncesinde olmasıdır.

* Gencin, sevdiği sanatçıları televizyon ve sinemalarda ellerinde sigara ile görmesi bu sanatçılara özenti duyulmasına neden olur. Böylece gencin, sigaraya ilgi duyması ve deneme isteğinin oluşması sigaraya başlaması için bir etkendir.

* Kişilerin üzüntü ve sevinç anlarında sigara yakmaları, sigaraya başlama nedenlerindendir. Kısaca büyüklere özenme, arkadaş çevresine kendisini kabul ettirme, yalnızlıktan kurtulma, kişiliğini kanıtlama, üzüntü ve sıkıntı vb. bir çok etmen sigaraya başlama nedenlerindendir.

Tütün ve sigaranın zararları : Tütün ve sigaranın kullanılması kişide alışkanlık, daha sonra da bağımlılık yapar. Tütün ve sigaranın yaptığı bağımlılık fiziksel bağımlılıktan çok psikolojik bağımlılığa neden olur. Tütün ve sigaranın içinde çok sayıda sağlığa zararlı zehirli maddeler bulunmaktadır. Yapılan araştırmalarda sigarada iki binden fazla zararlı madde bulunduğu tespit edilmiştir. Sigarada bulunan bu zararlı maddeler arasında en önemlileri ise nikotin, karbonmonoksit, amonyak, katran, fenol vb. dir. Bu zararlı maddeler vücuttaki doku organ ve sistemleri etkileyerek çeşitli hastalıklara neden olurlar. Sigaranın zararlarından bazılarını kısaca açıklamaya çalışalım.

Sigara ve akciğerler : Sigara, içinde bulunan katran gibi zararlı maddelerden dolayı bronşit, amfizem, akciğer kanseri gibi hastalıklara neden olur. Sigaranın akciğerlerde neden olduğu en önemli hastalık akciğer kanseridir. Yine sigara gırtlak kanserine de neden olur. Sigaranın neden olduğu bir diğer sorun ise amfizemdir.

- Solunum yolu hastalıklarına yakalanma oranı yüksektir.
- Öksürük ve balgam çıkarma oranları ortalama altı kez fazladır.
- Süregen akciğer hastalıklarının görülme sıklığı ortalama altı kez fazladır.

Bütün bunların yanında sigaranın solunum sistemi üzerinde de olumsuz etkisi vardır.
Sigara içenlerde solunum yollarına yakalanma riskinin yüksek olmasının en önemli nedenlerinden birisi soluk borusundaki titrek tüylerin görev yapamamasıdır. Normal olarak soluk borusunda bulunan titrek tüyler solunumla birlikte gelen yabancı maddeleri tutar, yutağa doğru geri iterek, akciğere ulaşmasını önler. Sigara içindeki katran titrek tüyleri birbirine yapıştırdığından bu tüyler görev yapamaz. Dolayısıyla akciğerlere, bulaşıcı hastalıklara neden olan mikroplar daha kolay ulaşır.

Sigara, kalp ve dolaşım sistemi : Sigarada bulunan nikotin çok zehirli bir maddedir. Örneğin; nikotinin bir damlası bir tavşanı rahatlıkla öldürebilir. Sigara içen kişi sigaranın dumanıyla birlikte nikotini alır. Nikotin doğrudan kana geçerek kalp ve akciğerlerin çalışmasını olumsuz etkiler. Nikotin beyindeki dolaşım ve solunum merkezlerini doğrudan etkileyerek ilgili organların çalışmasını bozar. Örneğin;kan damarlarının büzülmesine ve kalbin hızlı çalışmasına neden olur. Aşırı sigara içenlerin ayak damarlarında büzülme ve buna bağlı olarak ayaktaki kan dolaşımında düzensizlik görülür. Buerger (bürger) hastalığı denilen bu hastalıkta ayaklar gangren olur. Dolayısıyla ayağın kesilmesi gerekebilir. Yine sigara içinde bulunan radyoaktif maddeler kanser ihtimalini artırır.

Sigara ve insan ömrü : Sigara bir çok hastalığın nedeni olduğundan insanların zamanında önce ölümüne neden olur. Sigara içmek insan ömrünü kısaltan ağır çekimli bir intihardır. Sigaranın zararlarından korunmanın tek yolu sigarayı içmemektir. Sigara nedenli ölümlerin en önemlileri koroner kalp yetmezliği, sigaraya bağlı kanserler ve değişik solunum sistemi hastalıklarıdır.

Sigara ve üreme sistemi : Sigara, spermlerin hareketinin azalmasına neden olur. Spermlerin hareketinin yavaşlaması ise kısırlığa neden olabilmektedir. Ayrıca sigara içenlerde prostat kanserinin görülme oranı daha fazladır. Sigara, kadın ve erkeklerde on kat daha fazla kısırlık görülmesine neden olmaktadır.

Sigara ve gebelik : Sigara içen bir anne kendine zarar vermekle kalmaz gebe kaldığında karnındaki bebeğe de zarar verir. Sigara içen gebe annelerin düşük yapma oranı sigara içmeyen annelere göre dörtte bir oranında daha fazladır. Aynı şekilde sigara içen gebe annelerin çocukları normal kilonun altında doğma oranları, diğer annelere göre iki kat fazladır. Sigara içen gebe annelerin ölü doğum yapma oranları da içmeyenler göre daha yüksektir. Gebelik sırasında içilen sigara anne karnındaki bebeği etkilediği gibi doğumdan sonraki büyüme ve gelişme dönemini de olumsuz etkiler. Sigara içen annelerin çocuklarının zekaları, sigaradan olumsuz etkilenir. Hatta bu durum çocuğun okul hayatında ki başarısını da olumsuz yönde etkiler.

Sigara ve sindirim sistemi : Sigara ülser ve gastrit, gibi sindirim sistemi rahatsızlıklarının görülme oranını artırır. Dudak kanseri tehlikesi yüksektir.

Pasif içicilik : Yukarıda açıklamaya çalıştığımız sigaranın zararlarından korunmak için ilk yapılacak iş sigaranın içilmemesidir. ununla birlikte sigara içilen ortamdan uzak durulmalıdır. Kişi, sigara içmediği halde sigara içilen ortamda bulunursa pasif içici duruma düşer. Pasif içici durumundaki kişiler en az sigara içenler kadar zararlı etkiye maruz kalır. Bu nedenle sigara içilen kaplı ortamlardan uzak durmak gerekir. Aynı odada çalışan kişilerden sigara içmeyenler sigara içenleri kendi sağlığını korumak için sigara içmemesi konusunda uyarmalıdır. Kısaca kapalı ortamlarda ve çocukların odalarında kesinlikle sigara içilmemeli, içenler de uyarılmalıdır. Sigara konusunda hazırlanan yasanın kabul edilmesiyle kapalı yerlerde sigara içilmesine sınırlama getirilmiş olduğu gibi 2008 yılında alınan yeni kanunlarla ileride sigara konusunda önemli kararlar alınacak ve uygulanacak hale gelecektir. Bunun sayesinde daha sağlıklı bir hayat ile karşı karşıya geleceğimiz için sevinmeli ve sigara içen arkadaşlarımızı, dostlarımızı sigarayı bırakmaları için ikna etmeleri el birliğiyle bu olayın üstünden kalkmalı daha huzurlu ve sağlıklı bir hayata kavuşmalıyız.

ALKOL VE ETKİLERİ


Alkolün birçok maddeyi içeren genel bir ifade olduğunu daha önce belirtmiştik. Oldukça fazla çeşitlilik gösteren alkollü içeceklerin dünyada yaklaşık 800 çeşidi bulunmaktadır. Alkol sadece içki olarak kullanılmaz. Alkol, tıpta dezenfeksiyon amacıyla ve donmayı önleyici özelliğinden dolayı araçlarda kullanılan antifirizin yapımında da kullanılır. Tıpta ve sanayide kullanılan alkoller zehirli olduğundan içilmez. İnsanların içki olarak kullandığı alkol, etil alkoldür. Etil alkol buğday, arpa, üzümdeki karbonhidratlara mayaların etkisiyle elde edilir. Odun ve şeker pancarından ise metil alkol, veya ispirto elde edilir. Oldukça tehlikeli olmasına rağmen metil alkol veya ispirtoyu da içenler vardır. Ancak bu içkilerin içilmesi sonucu çok kısa zamanda körlük meydana gelir. İspirto veya metil alkol, ucuz olması nedeniyle kaçak içki yapanlar tarafından tercih edilmektedir. Alkollü içkilerde kullanılan etil alkol de körlük yapar. Ancak ispirto ve metil alkole göre görme sinirlerine olan etkisi daha uzun sürede ortaya çıkar.

Alkollü içkiler arasında yer alan şaraplar, bazı mayaların meyve sularına olan etkileri sonucu elde edilir. Şarapların alkol oranları %10-%20 arasında değişir. Alkolü içki grubunda yer alan bir diğer içecek ise biradır. Biralar şaraplara göre daha az alkol içerir. Bira mayalarının malt ve tahıllar üzerine olan etkisi sonucu elde edilir. Şarap ve biralardan başka rakı, votka, viski, cin gibi alkollü içkiler de vardır.Yukarıda açıkladığımız alkolle ilgili bilgiden sonra alkolün insanlar üzerindeki etkileri üzerinde duralım. Alkol ilk alındığında ve uzun süre kullanıldığında organlara zarar verir. Daha önce de açıkladığımız gibi metil alkolün, etil alkole göre zararlı etkisi daha hızlı ve kalıcıdır.

Alkol, alındıktan hemen sonra hiçbir sindirime uğramadan mideden emilerek kana geçer. Kana geçen alkol öncelikle beyin, karaciğer ve kaslar olmak üzere vücuttaki bütün organlara ulaşır. Bu doku ve organlara gelen alkolün buralarda işlenmesi sonucu çok fazla miktarda ısı oluşur. Oluşan bu ısı biyolojik olaylarda kullanılmaz. Diğer bir ifadeyle alkolün vücutta işlenmesiyle oluşan ısı yararlı ısı değildir. Yine alkol kılcal kan damarlarının genişlemesine neden olarak kanın buralara hücum etmesine yol açar. Böylece alkolün işlenmesiyle oluşan yararsız ısı dışarıya verilir. Bu sırada vücut fazla ısıyla birlikte kendi ısısını da kaybeder. Dolayısıyla soğukta alkol alınarak ısınılmaya çalışması oldukça yanlış bir davranıştır. Soğukta sıcak hissi kazanmak için alınan alkol aldatıcı olup donmayı hızlandırır.Vücutta işlenmeyerek sadece oksitlenip ısıya çevrilen alkolün bir kısmı akciğerlerden buharlaşarak dışarı verilir. Dolayısıyla alkol kullananların nefeslerinden alkol kokusu gelir. Yine alkolün bir kısmı ise ter bezlerinden terle, böbreklerden de idrarla birlikte dışarı atılır.

Alkol, vücuttaki vitamin kaynaklarının tükenmesine neden olduğundan vücudun diğer fonksiyonları için gerekli olan vitamin kalmaz. Sinirlerin iltihaplanmasına neden olduğundan reflekslerde azalma görülür. Görme ve işitme gibi duyuların alınmasında azalma görülür.Alkolden etkilenen organlardan birisi de beyinciktir. Beyincik vücudun dengesinde görevli olduğundan alkol alanlarda bu görevini yeterince yapamaz. Dolayısıyla alkollü kişiler yalpalayarak dengesiz şekilde yürürler.

Alkolün en önemli etkilerinden birisi ise kişiyi ruhsal ve fiziksel olarak çöküntüye sürüklemesidir. Alkol, kişileri kendisine bağımlı hale getirir. Bu kişiler kendisini yorgun karamsar ve yalnız hisseder. Alkole bağımlı olan kişi ailesini ihmal eder. Ekonomik yönden çöküntüye sürüklenir. Alkollü kişilerin refleksleri azaldığından tehlike anında kendisini koruyamadığından iş ve trafik kazalarının oluşmasına neden olur. Yukarıda açıkladığımız alkolün genel etkileri yanında ilerleyici etkilerini aşağıdaki gibi sıralayabiliriz.

ALKOLÜN ZEKA VE KARAR VERME GÜCÜ ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ

Alkol beyni etkilediğinden karar verme yeteneği azalır. Dolayısıyla kişi kendisini kontrol edemez duruma gelir. Bu kişiler aşırı sinirli olup, olayları büyütür, sağlıklı düşünemez ve dolayısıyla suç işleme eğilimi artar.

ALKOLÜN DUYU ORGANLARI ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ

Görme bulanıklaşarak çift görme meydana gelebilir. Derinlik ve mesafe duygusunun algılanması azalır. Aynı zamanda yan tarafları görme yeteneğini de azalır. Buna bağlı olarak alkollü sürücülerde kaza oranı oldukça yüksektir.Alkol alanlarda işitme azaldığında bağırarak konuşma eğilimi daha fazladır. Alkol denge duyusunun azalmasına da neden olur. Alkol bilinç üzerine etki ederek hafıza kaybı ve derin uykuya neden olur.


ALKOLÜN KAS KONTROLÜNE ETKİLERİ

Alkol kas kontrolünün azalmasına neden olduğundan tepki süresi kısalır. Diğer bir ifadeyle alkol merkezi sinir sistemini etkileyerek tepki süresini azaltır. Bir başka ifadeyle alkol refleksleri ve karar verme süresini azaltır. Kas kontrolü bozulur. Buna bağlı olarak konuşma bozulur, dil ağırlaşır ve peltekleşir.Ellerde titreme ve seyirmeler görülür.

ALKOLÜN DİĞER ETKİLERİ

Alkol, yukarıda açıklanan etkilerinin yanında vücut işlevlerinin yavaşlamasına da yol açar. Alkol kalp atış hızında düzensizliğe neden olur. Kan basıncı ve metabolizma hızı ile vücut ısısını düşürür. Alkol, kan damarlarının genişlemesine neden olur. Bunun sonucunda ise daha fazla kan kılcal kan damarlarına yayılır. Buna bağlı olarak kan ısısı daha da düşer. Alkol alan kişi yüzünde ve derisinde sıcaklık hissi almasına rağmen, gerçekte daha fazla oranda ısı kaybeder. Dolayısıyla daha önce de belirtiğimiz gibi soğuk havalarda alkol alanların donmaları kolaylaşır.Alkolün etkilerinden bir diğeri de solunum hızını düşürmesidir.


Alkolün, yukarıda açıklanan olumsuz etkilerinin yanında beslenme üzerine de olumsuz etkileri vardır. Genel olarak alkolün iştahı artırdığı sanılır.Oysa alkol alanlar miktar olarak çok yerler, ancak yediklerinin niteliği bozulduğundan önemli beslenme sorunlarıyla karşılaşırlar. Alkol mide mukozasını olumsuz etkilediğinden kişinin doyma duyusu azalır. Bu durum ise sağlığı olumsuz etkiler. Yine alkolün beyin üzerine yaptığı olumsuz etki nedeniyle besin değeri olmayan yiyeceklere eğilim artar. Bütün bunlar vücutta temel besinlere olan ihtiyacı artırır. Alkolün etkilediği en önemli organlardan birisi karaciğerdir. Karaciğer alınan alkolü işlemek ve alkolün işlenmesi sonucu çıkan zararlı artık ürünleri vücuttan uzaklaştırmak için bütün kaynaklarını kullanır. Karaciğer bu yoğun çalışma sonucunda yorulur ve görev yapamaz duruma gelir. Karaciğerin bu duruma gelmesine siroz hastalığı denir. Karaciğerde siroz oluşmasının başka nedenleri de vardır.Ancak alkol karaciğerde siroz oluşmasını sekiz kat artırır. Siroz nedeniyle karaciğer görevini yapamadığı zaman kişi hayatını kaybeder.Alkolün beslenme üzerine olan etkilerinden bir diğeri ise vitamin eksikliğine neden olmasıdır. Özellikle B1 (tiamin) vitamini eksikliği nedeniyle pellegra hastalığı oluşur. Bu durum sinir sisteminde bozukluklar, el ve ayaklarda felçler oluşur.Alkol, anne karnındaki bebeğin gelişimine de zarar verir. Bu nedenle gebe annelerin alkolden uzak durmaları gerekir. Alkol alan gebe annelerin bebekleri normalden küçük doğar. Bu annelerin çocuklarında kalp bozuklukları ile zeka gerilikleri meydana gelebilir.

ALKOL BAĞIMLILIĞI

Alkol bağımlılığı,kişinin alkolün kendisine olan zararlarını bildiği halde alkol almadan duramaması halidir. Kişide fiziksel ve psikolojik bağımlılık oluşturan alkole başlama nedenleri oldukça fazladır. Alkol bağımlılığının sebepleri ve sonuçlarını aşağıdaki gibi özetleyebiliriz.

SEBEPLERİ

Alkol bağımlılığı kişisel ve sosyal etkenlerden kaynaklanır. Alkole alışan kişilerin çoğu arkadaşlarından görerek alkole başlar. Bu nedenle alkole başlamada önemli etkenlerden birisi kötü arkadaşlardır. Sağlıklı düşünen kişiler öncelikle arkadaşlarını iyi seçmelidir. Arkadaşlarının kötü alışkanlıklarını örnek almamalı ve kötü alışkanlığı olan arkadaşlardan uzak durmalıdır. Alkole alışanların yani alkoliklerin alkolü alma nedenlerinden birisi de içki içmekle toplumda saygınlıklarının artacağını kabul etmeleridir. Örneğin ; çeşitli toplantı ve panellerde alkollü içkiler ikram edilir. İkram edilen içkiyi içmenin, kişiye bulunduğu toplumda daha saygınlık kazandıracağı gibi yanlış inanışlar alışma nedenlerindendir. Alkoliklerin alkole başlama nedenlerinden bazıları yalnızlık, üzüntü ve neşeli durumlarda alkol kullanmalarıdır. Yukarıda açıklanan hiçbir etken alkole başlamak için gerçek sebep değildir. Alkole alışan kişi bir çok mazeret bularak alkol içer. Bu kişiler alkol almadan duramazlar.

Alkol bağımlılığının oluşmasında hafif alkollü içkiler önemli yer tutar. Bira gibi hafif alkollü içkiler, daha az alkol içerdiği ve daha az zarar verdiği gibi yanlış inanış sebebiyle alkole başlamada ilk adımı oluşturur. Alkol bağımlılığının oluşması, alınan alkol miktarı ve süresine bağlı değildir. Örneğin bira, şampanya gibi fazlı ve köpüklü içkilerdeki alkol mideden daha çabuk emilerek kana karışır. Bu içkiler çabuk etki gösterdiğinden alkole dayanıksız kişilerin alkole alışmasında önemli bir yer tutar. Alkole başlamanın bira ile olduğu unutulmamalıdır.

SONUÇLARI

Hafif alkollü içkilerde başlayan alkol kullanımı alkolizm ile sonuçlanır. Alkolizm kişinin alkolün pençesine düşmesidir. Alkolizmde kişi alkol almadan duramaz. Alkol bağımlılarında alkolün yol açtığı sonuçları aşağıdaki gibi açıklayabiliriz.

* Alkol, davranış ve kişilik üzerinde olumsuz etki yapar. Alkol, sinir sistemi üzerinde olumsuz etki yaptığından kişinin davranışları bozulur. Alkole bağımlı olan kişi alkol temini için her türlü yasa dışı yola başvurur. Alkol bağımlısı, toplumdaki kişiliğini ve saygınlığını kaybeder.

* Kişiler, problemleriyle baş etmede alkolü bir çözüm yolu olarak görürler. Gerçekte alkol bir çözüm yolu olmayıp tersine yeni problemler oluşturur.

* Alkol kullanan kişilerde suç eğilimi daha fazladır. Alkollü kişiler sağlıklı düşünemediklerinden ve çabuk sinirlendiklerinden suç işleme oranları daha fazladır. Basın ve yayın organlarından sıkça izlenildiği gibi bir cinayet, hırsızlık, ırza geçme vb. suçların temelinde alkol yatmaktadır. Aynı şekilde alkollü araç ve iş makinelerini kullanmak, sakatlık, ölüm ve büyük maddi hasarlarla sonuçlanmaktadır.

* Alkolizm ağır ruhsal bozukluklara yani akıl hastalıklarına yol açar.



* Alkol bağımlılığı aile hayatını da olumsuz etkiler. Alkol bağımlısı ekonomik gelirinin büyük kısmını alkole harcadığından ailesi ekonomik yönden zor duruma düşer. Alkolik kişi ailesini ihmal eder ve zaman zaman aile fertlerine karşı şiddete başvurur. Ailede sevgi saygı ve hoşgörü kaybolur. Bu ortamda yetişen çocukların ruhsal durumları da bozulur.

* Alkol bağımlılığı toplum hayatını olumsuz etkiler. Alkol bağımlısı kişilerin iş verimi düşer. Bu durum ülke ekonomisini olumsuz etkiler. Ekonomik olarak düşük gelir seviyesindeki toplumların yaşam standartları da düşük olur. Alkolik kişiler, toplumun diğer fertleriyle uyumlu ilişkiler kuramaz. Bu kişiler toplumun huzur ve güvenini de bozarlar.

* Alkolün önemli etkilerinden bir diğeri ise daha önce açıkladığımı sağlık sorunlarıdır.



MADDE BAĞIMLILIĞI

Kimyasal maddelerin çok eski zamanlardan beri insanların ruhsal durumlarını etkilediği bilinmektedir. Bu kimyasal maddelerin bir kısmı keyif verici, bir kısmı ise tıpta hastalıkların tedavisinde olmak üzere farklı amaçlar için kullanılmıştır. Kimyasal maddelerin keyif verici olarak kullanılması sonucu kişilerin bu maddelere bağımlı hale gelerek sağlıkları bozulmuştur. Bu maddelerin satılması sırasında ise bazı kimseler haksız olarak büyük miktarlarda paralar kazanmışlardır. İnsanların sağlığını tehlikeye atarak haksız para kazananlar vicdan ve merhamet duygusu olmayan kişilerdir. Bu kişilerin tek amacı para kazanmaktır. Hızla yaygınlaşarak toplumsal bir sorun haline gelen uyuşturucu madde ve bu konuyla ilgili bazı kavramları aşağıdaki gibi açıklayabiliriz.

Uyuşturucu madde : İnsanlar tarafından zararlı etkileri bilindiği halde giderek artan oranlarda alınan keyif verici sakinleştirici ve uyarıcı etkileri olan ilaç veya maddelere uyuşturucu maddeler denir. Uyuşturucu maddeler fiziksel ve ruhsal bağımlılık yaptığından bu maddelerin bırakılmasında yoksunluk durumu meydana gelir.

Kötüye kullanma : İlaç veya maddelerin sağlık amacı dışında keyif verici, sakinleştirici vb. amaçlar için kullanılmasıdır.

Alışkanlık : Ruhsal bağımlılık nedeniyle ilaç veya maddelerin devamlı olarak kullanılmasıdır.

Tutkunluk : İlaç veya maddeye karşı ruhsal bağımlılıkla birlikte fiziksel bağımlılığın da oluşmasıdır. İlaç veya maddeye karşı direnç artımı da oluşmaya başladığından bırakılması durumunda artık yoksunluk belirtileri görülmeye başlar.

Bağımlılık : İlaç ya da madde için oluşan alışkanlık ve tutkunluk durumlarına genel olarak bağımlılık denir. Uyuşturucu madde bağımlılığı fiziksel ve ruhsal bağımlılık şeklinde görülür. Uyuşturucu maddelere karşı oluşan ruhsal bağımlılıkta, kullanılan maddenin verdiği zevk veya göreceli rahatlama duygusunu tekrar yaşamak için alınması söz konusudur. Bağımlı olunan madde alınmadığında fiziksel yoksunluk belirtileri görülmeksizin bağımlı maddeyi yalnızca şiddetli olarak alma isteğinin duyulmasına ruhsal bağımlılık denir. Alınan ilaç, veya maddeye karşı direnç artımı görüldüğünde ve bu maddelerin alınmaması durumunda ise fiziksel yoksunluk belirtilerinin görülmesine de fiziksel bağımlılık denir. Fiziksel bağımlılıkta bedensel olarak sürekli olarak ilaç veya maddeyi alma ihtiyacı oluşur.

Direnç artımı (tolerans): Başlangıçta az miktarda alınan ilaç veya maddenin giderek artan oranda alınmasına direnç artımı denir. Direnç artımında başlangıçta alınan dozlar yeterli olmaz ve yüksek dozlarda ilaç veya maddeler alınır. Artan ilaç veya maddenin karşılanmadığı durumlarda ise yoksunluk belirtileri görülür. Bu durumdaki bağımlı her türlü yolu kullanarak ilaç ve maddeyi karşılama yoluna gider.

Yoksunluk belirtileri : İlaç veya maddenin alışılan dozun altında alınması, maddenin kesilmesi, alışılan dozun sağlanamaması durumlarında yoksunluk görülür. Yoksunluk belirtilerinden bazıları, bulantı, kusma, terleme, titreme, ağrılı kramplar vb. dir.

Uyuşturucu maddelerin etkileri

Uyuşturucu maddelerin etkilerinin daha iyi anlaşılması için öncelikle uyuşturucu maddelerin tanınması gerekir. Çünkü her uyuşturucu maddenin farklı etkileri vardır. Uyuşturucu maddelerden bazılarını ve bunların etkilerini aşağıdaki gibi açıklayabiliriz.

Uyku ilaçları ve sakinleştiriciler : Barbituratlar olarak da bilinen uyku ilaçları fiziksel ve ruhsal bağımlılığa neden olur. Uyku ilaçlarına örnek olarak doriden verilebilir. Uyku ilaçlarından kaynaklanan bağımlılıkta aşırı duyarlılık, karaciğerde yağlanma ve kan yapıcı sistemlerde anormallikler görülür. Sakinleştirici ve kaygı giderici olan librium, diazem vb. uzun süre kullanıldığında alışkanlık yapar. Bu maddelerin merkezi sinir sistemine belirgin etkileri vardır.

Eroin, morfin vb. afyon grubu uyuşturucular :

Bu grupta yer alan ilaçlar güçlü ağrı kesicilerdir. Afyon grubu ilaçlar merkezi sinir sistemi üzerine yatıştırıcı olarak etki eder. Bu grupta yer alan ilaçlar çok kısa sürede fiziksel bağımlılığın oluşmasına neden olur. Tedavi amacıyla bu grupta yer alan ilaçlar verildiğinde kan basıncı düşer, nabız ve solunum sayısı azalır, göz bebekleri küçülür. Bu belirtilerin yanında ağızda kuruma, bulantı ve kusma da görülür. Afyon grubu ilaçlar yüksek dozlarda alındığında ise zehirlenme meydana gelir. Solunum daha da yavaşlar, bilinç kaybı olur. Daha sonra ise koma, şok ve ölüm birbirini izler. Afyon grubu uyuşturucu bağımlılığında bu grup uyuşturucu alındığında kişi sakinleşir ve neşelenir. Kişinin geçici olarak ağrıları, kaygıları ve sıkıntıları kaybolurken göreceği neşelenir. Afyon grubu uyuşturucular çok kısa sürede fiziksel ve ruhsal bağımlılık yapar. Bu grup uyuşturucu alanların düşünceleri karışır dikkatleri, bellekleri ve iradeleri zayıflar. Kişilik bozuklukları, ilgisizlik ve çöküntü meydana gelir. Bu tür insanlar hırsızlık, cinayet ve fuhuş olmak üzere her türlü yasa dışı suçu işlerler. Afyon grubu uyuşturuculara olan bağımlılık, bir süre sonra solunum, dolaşım ve karaciğer fonksiyonlarının bozulmasına neden olur.

Kokain : Toz halinde burundan koklanarak alınan kokain, koka bitkisinin yapraklarından elde edilir. Başlangıçta kişiye keyif veren kokain, bağımlılık oluşmasından sonra bulantı ve kusmaya yol açar, kişinin hareketleri yavaşlar. Uzun süre kullanıldığında ruhsal çöküntüye neden olur.

Esrar : Esrar, hint keneviri denilen bitkinin dişi çiçeklerinin ince dallarıyla birlikte kurutulmasıyla elde edilir. Ruhsal bozukluklara neden olan esrar genelde sigara ile birlikte kullanılır. Esrarı lokum ve tatlı ile alanlar da vardır. Esrar kişide kısa süreli neşelenmelere neden olur. Ruhsal bağımlılığa neden olan esrar, uzun süre kullanıldığında duygu bozukluluğuna, bilinç bulanıklığına korkulu rüyalara, uyku bozukluğuna ve erken bunamalara neden olur.

Uyarıcılar : Amfetamin ve benzeri maddelerin merkezi sinir sistemi üzerinde uyarıcı etkileri vardır. Uyarıcı maddeler, alındığında kişide geçici olan enerjik durum meydana gelir. Kişinin uykusu dağılır. Bu özelliği nedeniyle şoförler, öğrenciler ve geve çalışanlar tarafından kullanımı daha fazladır. Önceleri enerjik bir durum oluşturan uyarıcılar daha sonra bitkinlik oluşturur. Sürekli kullanılmasında ise kişilik ve davranış bozukluklarına neden olur. Kişide kaygı ve şüpheler meydana gelir. Uyarıcılar, kullanan kişide ruhsal bağımlılık yapar.

Halüsinojenler ( Hayal gördürücüler): Halüsinojenler kişinin ruhsal yaşantısını değiştirerek hayal görmesine yol açar. Başlangıçta neşe ve sevinç veren halüsinojenlerin kullanma süresi uzadıkça neşe ve sevinç kaybolarak yerini çeşitli bozukluklara bırakır.

LSD : Çavdar mahmuzu adı verilen zehirli bir mantardan elde edilen LSD kişide uzaklık ve yakınlık kavramlarını bozar. Kişi aşırı heyecanlı olup gözleri donuklaşır. Önceleri oluşan neşe ve sevinç daha sonra yerini korku ve kaygılara bırakır. Yukarıda açıklamaya çalıştığımız uyarıcıların genel olarak etkisi merkezi sinir sistemi üzerinedir. Bir defa alınmakla dahi bağımlılık yapan uyuşturucuların oldukça fazla zararlı olduğunu açıkladık. Bu nedenle tedavi amacıyla kullanılan uyuşturucu ilaçlar hekim kontrolünde ve özel reçete ile verilmelidir. İlaçların kullanım süresi ve dozu hekimin önerdiği şekilde olmalıdır. Yanlış kullanımın bağımlılığa neden olacağı unutulmamalıdır. Hekim önerisi ve kontrolü dışında temin edilen ağrı kesici ve çeşitli ilaçlar, zararları düşünülerek rastgele kullanılmamalıdır.

Uyuşturucu madde bağımlılığın sebepleri: Uyuşturucu madde bağımlılığının nedenlerini genel olarak üç ana başlıkta toplayabiliriz. Bunlar; Uyuşturucu maddelerin rolü (etkenin rolü), çevresel faktörlerin rolü (aracının rolü), kişisel özelliklerin rolü ( konağın rolü) dür. Uyuşturucu madde bağımlılığına tek bir etken neden olmaz. Çeşitli faktörlerin bir araya gelmesiyle bağımlılık meydana gelir. Uyuşturucu madde bağımlılığının nedenlerini aşağıdaki gibi açıklayarak daha iyi öğrenmeye çalışalım.

Uyuşturucu maddelerin rolü (etkenin rolü): Bağımlılık, uyuşturucu maddelerin yapılarından kaynaklanır. Uyuşturucu maddeler, yapılarından kaynaklanan özellikler nedeniyle bir kez dahi kullanılsa bağımlılığa neden olur. Uyuşturucu maddelerin tamamı başlangıçta kısa süreli de olsa keyif verici olduğundan bağımlılığa neden olur. Uyuşturucular sinir sistemindeki reseptörler tarafından alındığından, alışkanlığa neden olur. Kuvvetli ağrı kesici olarak tıpta kullanılan uyuşturucu kaynaklı ilaçlar, tedavi amacı dışında ve yanlış uygulanması bağımlılık oluşmasına neden olur.

Çevresel faktörlerin rolü (aracının rolü): Uyuşturucu madde bağımlılığı nedenleri arasında yer alan çevresel faktör; ailevi, sosyal, kültürel, meslek ve diğer birçok faktörlerden oluşur. Bağımlılıkta aile çok önemlidir. Ailede anne veya babanın uyuşturucu kullanması çocuğunda anne ve babasını örnek alarak uyuşturucuya başlamasına neden olur. Aile içindeki huzursuzluk, geçimsizlik ve dengesiz ilişkiler çocuğu olumsuz etkiler. Bu durumdaki çocuk kötü niyetli kişilerin tuzağına daha çabuk düşer. Ailenin çocuk üzerinde yaptığı aşırı baskı ya da aşırı serbestlik de çocuğu arayışlara iter. Bu arayışlar sonucunda çocuk uyuşturucu bataklığına düşebilir.

Uyuşturucu bağımlılığında sosyo-kültürel faktörler de etkilidir. Kişilerin içinde yaşadığı toplumun gelenek görenek ve bunlara bağlı değer yargıları uyuşturucu bağımlılığına neden olur. Alkol, uyuşturucu vb. maddelerin kullanılmasının bazı toplumlarda hoşgörüyle karşılanması daha da ilerisi alkol kullanmanın çağdaşlık ilericilik olarak görülmesi de uyuşturucuya başlanması için de zemin hazırlar. Örneğin, uyuşturucu kullananlara daha hoşgörülü davranan Hollanda'da uyuşturucu kullananların sayısı diğer Avrupa ülkelerine göre daha fazladır. Kişinin uyuşturucuya bağlanmasında arkadaş çevresi de oldukça etkilidir. Kişinin arkadaş çevresinde uyuşturucu bağımlısı varsa zamanla uyuşturucuya başlama riski oldukça yüksektir. Arkadaşta görülen uyuşturucunun bir defa dahi denenmesinin bağımlılık yaptığı unutulmamalıdır. Kötü niyetli kişiler kendilerine maddi gelir sağlamak veya kişileri yasa dışı işlerde kullanmak için uyuşturucuya bağımlı duruma getirirler. Özellikle terör örgütleri ve beyaz kadın ticaretinde bu yolla birçok kişi bağımlı duruma getirilerek yasa dışı işlerde kullanılmaktadır.

Kişisel özelliklerin rolü (konağın rolü): Uyuşturucu bağımlılığında kişinin bazı özellikleri etkilidir. Kişilik özelliklerine örnek olarak kalıtım, zeka durumu, çeşitli vücut kusurları kişinin duygusal durumu verilebilir. Kişilik özelliklerinden dolayı kişinin kesin olarak uyuşturucu bağımlısı olduğu söylenemez. Sadece bu özelliklerin uyuşturucu bağımlılığına etkili olacağı söylenebilir. Uyuşturucu bağımlılığı genelde duyguların çok karışık olduğu genç yaşlarda başlar. Genç, yaşının verdiği enerjik durum ve karmaşık duyguları nedeniyle kolaya uyuşturucu tacirlerinin daha sonra da uyuşturucunun pençesine düşer. Bütün bunların yanın da kişiyi uyuşturucunun pençesine düşüren bir çok etmen vardır. Bunları şu şekilde sıralayabiliriz ;

- Uyuşturucuya merak duyma,
- Gençlerdeki macera duygusu,
- Yasaklara karşı duyulan istek,
- Arkadaş çevresinin baskıları,
- Sorumluluktan kaçma,
- Kişinin hiçbir amacı olmadan boşlukta kalması,
- Kişinin kendine olan güvensizliği,
- Başarısızlığı gizleme vb. davranışlar nedeniyle uyuşturucuya bağımlılık oluşur.

Sonuçları : Yukarıda açıklamaya çalıştığımız nedenlerden dolayı uyuşturucu, kişiyi kendisine bağımlı duruma getirir. Kişinin uyuşturucuya bağımlı hale gelmesi üç aşamalı dönemde gerçekleşir. Uyuşturucu bağımlılık dönemleri sırasıyla;
Alışma dönemi, doyma dönemi, düşkünlük dönemidir.
Uyuşturucu bağımlılık dönemlerini sırasıyla açıklayalım:

Alışma Dönemi : Uyuşturucu madde bağımlılığı bazen doktor kontrolünde alınan ilaçların kullanımının tedavisi bittikten sonra kullanılmasıyla meydana gelir. Kişi hekim kontrolünde kullandığı ilacın, keyif verici etkisine alışması nedeniyle daha sonra da aynı keyfi yaşamak için ilaca alışır. Genellikle bir kez denemek için kullanılan uyuşturucu maddeler kişiye verdiği geçici keyif ve iyilik durumunu tekrar yaşamak için alınma ihtiyacı doyurur. Dolayısıyla tekrar uyuşturucu maddeyi alır. Daha sonra uyuşturucu maddeyi tekrar almak için kendi kendine gerekçeler bulur. Alışma döneminde fiziksel ve ruhsal bağımlılık durumları tam olarak henüz oluşmadığından uyuşturucunun yıkıcı etkileri azdır. Dolayısıyla kişiye en kolay yardım edilecek dönem bu dönemdir. Kişinin çevresi ve doktoru yardım ettiğinde bağımlılığın ileri dönemlerine geçmesi önlenir. Alışma döneminde uyuşturucunun kişide oluşturduğu bazı davranış bozuklukları görülür. Bunlar;

- Durgunluk, dalgınlık ve unutkanlık,
- Nedeni belli olmayan sıkıntılar,
- Yersiz ve dengesiz neşe,
- Arkadaş çevresini değiştirerek uyuşturucuyu karşılayabilecek yeni arkadaş gruplarına katılma,
- Normalden daha fazla para harcama gibi durumlar görülür.

Doyma dönemi : Bu dönemde fiziksel bağımlılık oluştuğundan kişi artık bağımlı olduğu maddeden kolayca kurtulabileceği konusunda kendisine eskisi kadar güvenemez. Uyuşturucu maddeyi bulamadığı zaman yoksunluk durumları görülmeye başlar. Bu dönemdeki kişide;

- Ani öfke nöbetleri,
- Sindirim sistemi bozuklukları,
- Terleme, titreme ve çarpıntı,
- Dalgınlık ve dikkatini toplayamama,
- Çevresine ve ailesine ilgisizlik,
- İş hayatında aksamalar,
- Daha fazla para bulma ihtiyacı vb. sorunlar görülür.
Uyuşturucu alabilmek için kişiye daha fazla para gerektiğinden zamanla evindeki eşyaları satmaya başlar. Daha sonra ise satacak birşey bulamadığında hırsızlık, fuhuş vb. yasa dışı işler yapmaya başlar. Doyma döneminde uyuşturucuya direnç artımı oluştuğundan, tedavi artık bu amaca uygun sağlık kuruluşlarından yapılır. Bu dönemdeki bağımlıyı kurtarmak için çok sıkı bir tedavi uygulanması gerekir.



Düşkünlük dönemi : Doyma döneminde gerekli tedavi yapılmadığı zaman bağımlılığın en son safhası olan düşkünlük dönemi meydana gelir. Düşkünlük döneminde ruhsal, bedensel ve sosyal yıkım birbirini izler. Uyuşturucu maddeler başta merkezi sinir sistemi olmak üzere karaciğer ve böbreklerde tahribata neden olur. Doku ve organlarda meydana gelen tahribat giderek vücutta genel bir tükenme sürecine yol açar. Hastalıklara karşı vücudun direnci düşer. Buna bağlı olarak birçok hastalık meydana gelir. Kişide ruhsal çöküntüler ağırlaşmaya başlar. Uyuşturucu maddenin karşılanması için suç işleme eğilimi oldukça yüksektir. Uyuşturucu madenin kullanılmasını sırasında hastalık taşıyan bağımlılardan AIDS, hepatit vb. hastalıklar enjektör yoluyla bulaşır. Düşkünlük döneminde giderek dozun artırılması uyuşturucu kullananlarda ani zehirlenmelere neden olur. Uyuşturucudan zehirlenme durumunda görülen belirtileri aşağıdaki gibi sıralayabiliriz.

- Uyaranlara karşı (ışık, ses, dokunma) aşırı tepki gösterir.
- Kişi aşırı derecede huzursuzdur.
- Kişide terleme, bulantı ve kusma meydana gelir.
- Soluk alma, kan basıncı ve nabızda düzensizlik görülür.
- Kişi idrar ve dışkısının kontrol edemez.
- Kişide sara benzeri bayılma nöbetleri, titreme ve denge bozuklukları görülür.
- Zehirlenme sonunda kişide derin koma ve ölüm birbirini izler.

Yukarıda nedenlerini ve sonuçlarını açıklamaya çalıştığımız uyuşturucu bağımlılığı son yıllarda hızla halkımızı, özellikle, de gençlerimizi tehdit etmektedir. bir toplumun yok olmasına neden olabilecek olan uyuşturucu maddelerin imali, ithali, alınması ve satılması yasalarımıza göre suç olup ağır cezalar gerektirmektedir. Uyuşturucu maddeleri bulundurmak, alımına yardımcı olmak ve sahte reçete ile eczahanelerden bu tür ilaçları temin etmek de aynı şekilde suç olup cezayı gerektirmektedir.


SİGARA BAĞIMLILI, ALKOL VE MADDE BAĞIMLILIĞININ TEDAVİSİ

Sigara alışkanlığının tedavisi : Alışkanlık yapan bütün diğer maddelerde olduğu gibi sigara alışkanlığının tedavisinde de erken teşhis oldukça önemlidir. Diğer bir ifadeyle sigaraya tam alışmadan kişinin bırakması en başarılı yoldur. Sigarayı bırakmada en etkili yol kişinin bu konuda istekli olmasıdır. Sigarayı bırakma konusunda istekli ve kararlı olan kişi mutlaka sigarayı bırakır. Sigarayı bırakmak isteyen kişi sigaradan çektiği nefes sayısını azaltma, sigarayı yarıda söndürme, her gün sigara sayısını azaltma gibi yöntemlere başvurabilir. Sigara aklına geldiğinde sakız çiğneme gibi sigarayı unutturacak çeşitli yöntemler uygulayabilir. Diğer bağımlılık yapan maddelerde olduğu gibi sigara alışkanlığından kurtulmak için tedavi amacıyla okul rehberlik servislerinden, hastanelerinden psikiyatri bölümlerinden ve bu konuyla özel olarak ilgilenen sağlık kuruluşlarından yardım istenilebilir. Sigaranın kolay bırakabilecek bir alışkanlık olduğu unutulmamalıdır.

Alkol bağımlılığının tedavisi : Sigara alışkanlığında da olduğu gibi alkol bağımlılığından kurtulmak için de erken teşhis ve tedavi oldukça önemlidir. Yine alkol bağımlılığından kurtulmak için öncelikle kişi bağımlılıktan kurtulmak için tedavide kararlı olmalıdır. Alkol tedavisinde kararlı olmak başarı şansını oldukça yükselir. Alkol bağımlılığından kurtulmak için uygulanan tedavi iki aşamada gerçekleşir. Bunlar ;

- Tıbbi tedavi,
- Rehabilitasyondur.
Tıbbi tedavi kısmında önce alkol bağımlısına alkolden arındırma programı uygulanır. Alkolden arındırmada, tedaviye alınan kişide yoksunluk belirtileri izlenerek buna göre sakinleştirici ilaçlar verilir. Alkol tedavisinin ikinci aşaması alkolden arındırmayı takip eden 3-4 haftalık iyileştirme programlarını içeren rehabilitasyon dönemidir. Bu dönemde hastalığın neden olduğu sorunlar ve hissedildiği tartışılır. Bu aşamada kişiye ruhsal destek gereklidir. İyileştirme programında günlük konuşma, film izleme ve grup tedavisi gibi faaliyetler yapılır. Alkol tedavisinde alkol tamamen kesilmelidir. Alkol tedavisi için uygulanan programlar tamamlandıktan sonra kişinin ailesi ve çevresinin desteği gereklidir. Bu destek alkol tedavisi gören kişiden esirgenmemelidir. Sigarada olduğu gibi alkol kullanma yaşı okul çağına inmiştir. Bu nedenle alkol tedavisinde okul rehberlik hizmetleri, hastanelerin ilgili servisleri ve bu konuyla özel olarak ilgilenen sağlık kuruluşlarından gerektiğinde yardım istenmelidir.

Uyuşturucu madde bağımlılığın tedavisi: Alkol bağımlılığının tedavisinde olduğu gibi uyuşturucu madde bağımlılığından kurtulmak için de iki aşamalı tedavi uygulanır. Ancak uyuşturucu madde bağımlılığının tedavisinde koruyucu önlemler de büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle uyuşturucu madde bağımlılığının tedavisi, koruyucu önlemler de dahil edildiğinde üç basamakta gerçekleşir. Bunlar ; Koruyucu önlemler (birinci basamak), Erken teşhis ve tedavi (ikinci basamak), Tedavi sonrası rehabilitasyon (üçüncü basamak) dır.

Koruyucu önlemler (birinci basamak): Uyuşturucu maddelerden toplumun korunması için öncelikle bu maddeler üretimden tüketime kadar sıkır bir şekilde denetlenmelidir. Yine uyuşturucu maddeleri gençlerimize alıştırmaya çalışarak büyük paralar kazanan kötü niyetli kişilerin, sıkı polisiye tedbirlerle mücadele edilerek cezalandırmaları sağlanmalıdır. Toplumun ve çocuklarımızın baş belası olan uyuşturucunun zararları çeşitli toplantılarda, panellerde, basın ve yayın organlarında sık sık anlatılarak halk bu konuda bilinçlendirilmelidir. Bu konuda öğretmen ve aileler işbirliği yapmalıdır. Bunların yanında kişinin yapacağı bazı davranışları aşağıdaki gibi sıralayabiliriz;

- Gençlik dönemine görülen endişe, bocalama ve güvensizlik gibi davranışlar bu dönemdeki normal dalgalanmalardır. Bu davranışlar abartılmamalı endişeye kapılmamalıdır.

- Çalışma ve dinlenme dönemleri dengeli ayarlanmalıdır. Çalışma aralarında mutlaka dinlenmeye zaman ayrılmalıdır.

- Kişi, spora ve hobilerine de zaman ayırmalıdır.

- Kişi, yaşantısının çeşitli evrelerinde zaman zaman başarısızlığa uğrayabilir. Başarısızlık karşısında pes etmeyerek azimle mücadele etmelidir.

- Kişiler, arkadaşlarını seçerken dikkatli olmalıdır. Kötü alışkanlıkları olan kişilerle arkadaşlık kurulmalıdır.

- Hekim önerisi olmadıkça kesinlikle ilaç kullanılmamalıdır.

- Uyuşturucunun bir kez dahi kullanımı bağımlılık yapacağından merak için de olsa denenmemelidir.

- Uyuşturucu kullanan gençler arasında yapılan araştırmada gençlerin %31'; 15 ve daha küçük %42'si ise 15-20 yaşları arasında uyuşturucuya başladıklarından, mücadele okullarda başlamalıdır.

Erken teşhis ve tedavi (ikinci basamak): Bütün koruyucu tedbirlere rağmen uyuşturucu madde bağımlılığında tam başarı sağlanmamaktadır. Bu nedenle uyuşturucu ile mücadelede ikinci basamak olan uyuşturucunun erken teşhis edilerek tedavisi yapılmalıdır. Erken teşhis aşamasında ise ;

- Çeşitli basın ve yayın organlarıyla toplumun her kesimine uyuşturucu konusu da merak uyandırmayacak ancak ciddiyetini de vurgulayacak şekilde bilgi verilmelidir. Uyuşturucuya başlayanların yaklaşık %31'nin merak yüzünden olduğu unutulmamalıdır.

- Toplumun bireyleri kendisinde veya çevresindeki kişilerde uyuşturucunun belirtilerini tespit edebilmesi için bilgilendirilmelidir. Böylece uyuşturucu erken teşhis edileceğinden tedavisi kolaylaşır.

- Uyuşturucu bağımlısı, tedavi için kesin istekli olmalıdır. Kişinin yakın çevresi buna yardımcı olmalıdır.

- Uyuşturucu kullanandan pazarlayana kadar her aşamada sıkı polisiye tedbirlere başvurmalıdır.

- Uyuşturucu madde bağımlılığının tedavisi için okul rehberlik servislerine, hastanelerin ilgili servislerine, uyuşturucu konusuyla özel olarak ilgilenen gönüllü kuruluşlara, bağımlı kişiler başvurmalıdır.

- Uyuşturucu madde bağımlılarının tedavisi için özel klinikler açılmalıdır. Bu kliniklerden çok sayıda bağımlının faydalanması sağlanmalıdır.
Doyma ve düşkünlük dönemlerini önce yoksunluk belirtileri belirlenerek ortadan kaldırılır. Yoksunluk belirtilerinin ortadan kaldırılmasından sonra bağımlı kişinin olumlu davranış kazanması sağlanarak bu davranışlar desteklenir. Aynı zamanda kişinin yakın çevresinin desteği gereklidir. Uyuşturucu konusunda tedavi gören kişi önceki arkadaş grubundan kesinlikle uzaklaştırılmalıdır. Eğer kişi eski arkadaş grubuna dönecek olursa tekrar uyuşturucuya başlar. Uyuşturucuya başlamanın yaklaşık %51'i arkadaş etkisiyle olduğu unutulmamalıdır.


Tedavi sonrası rehabilitasyon (üçüncü basamak): Uyuşturucu bağımlısı tedavi edildikten sonra üçüncü basamak olan rehabilitasyon dönemi başlar. Rehabilitasyonla tedavi gören uyuşturucu bağımlısı tekrar topluma kazandırılmaya çalışılır. Bu aşamada yukarıda belirttiğimiz gibi kişinin önceki arkadaş grubuyla ilişkisi kesilerek ailesi ve çevresinin katkılarıyla topluma kazandırılır. Kişinin kendine tekrar güven duyması sağlanır. Tedavi sonrası rehabilitasyon hizmetleri yataklı tedavi kuruluşlarında yapıldığı gibi ruh sağlığı birimlerinde ayakta tedavileri de yapılabilir. Buraya kadar açıklamaya çalıştığımız uyuşturucu tedavisi basamaklarının hiçbirisi tek başına başarılı olamaz. Tedavide başarı için bütün basamakların bir bütün olarak uygulanması gerekir. Toplumun baş belası olan uyuşturucu maddelerin kullanılması, ruhsatsız olarak üretilmesi ithal ve ihraç edilmesi, alınması satılması Türk ceza kanununun 403 ve 307'nci maddelerine göre suçtur. Aynı şekilde uyuşturucu nitelikli ilaçların reçetesiz olarak alınıp satılması da suçtur
 

sorularlaislamiyet

Deneyimli Üye
Üye
Bir yakınımızın içki illetinden kurtulması için okuyabileceğimiz bir dua var mıdır ?

ickiden-kurtulmak-icin-ne-yapmak-gerekir.png


Değerli kardeşimiz,

İçkiyi bırakmak için özel bir dua bilmiyoruz; ama istenildiği gibi dua okunabilir. Hem sadece dua ile değil biraz da gayret ederek içkiden kurtulmaya çalışmalıdır. Bırakmak için uğraşmak fiili duadır. Fiili dua en etkili dualardandır.

İslamiyet gelir gelmez, Arap Yarımadası'ndaki insanlardan, uzun senelerden beri dem ve damarlarına yerleşmiş olan alışkanlıklarını birden bire söküp atmak, elbette zor olacaktı. Hele alkollü içkiler gibi, kullanıldıkça âdeta insanı kendine esir eden maddelerden vazgeçmek, daha da zordur. Fakat İslamiyet’in getirdiği nur, bütün kötü adetler gibi, alkollü içkileri de o cemiyetten kaldırdı.

Allah’ın bir ismi de Hakîm’ dir. Yani yaptığı her işi, hikmet ve faydalara göre yaratır. Nitekim insanın büyüyüp kemale ermesi, çekirdeğin yeşerip ağaç olması, bir yumurtanın açılıp kuş olması belli bir süreçle gerçekleşmektedir. Allah’ın kâinatta geçerli olan bu kanununu, dinin bazı emirlerinde de görmek mümkündür. İşte yüce Rabbimiz, Hakîm isminin gereği olarak, alkollü içki alışkanlığını o cemiyetten söküp atmak için, tedriç yani yavaş yavaş men etme metodunu irade etmiştir. Diğer taraftan, içki birdenbire haram edilseydi, içkiye müptela olmuş o asrın insanları İslamiyet'i kabulde nazlanabilirlerdi. Alışkanlıklarını bırakmak istemeyebilirlerdi. Bu bakımdan Kur'an-ı Kerim'de içki ile ilgili ayetler, kademe kademe şu sıraya göre nazil olmuştur:

1. “Hurma ağaçlarının meyvesinden ve üzümlerden hem bir içki yapıyor, hem de güzel rızk ediniyorsunuz. Bunda aklı eren kavim için elbette ibret vardır.” (Nahl, 16/67)

Bu âyette içkinin güzel rızk olmadığı açıklanmıştır. Bu ayetin nüzulü ile, içkinin dinen tasvip edilmeyen bir madde olduğu anlaşıldığından, bazı sahabeler içkiyi terk etmişlerdi. Aslında bu ayetin inzali ile, içkinin ileride haram olacağı da anlaşılmıştı.

2. “Sana içkiyi ve kumarı soruyorlar. De ki: Onlarda hem günah, hem insanlar için faydalar vardır. Günahları ise faydalarından daha büyüktür.” (Bakara, 2/219)

3. “Ey iman edenler! Siz sarhoşken, ne söyleyeceğinizi bilinceye kadar namaza yaklaşmayın.” (Nisa, 4/43)

Bu âyet-i kerime, sarhoşken namaz kılmayı men etmiştir. Bu durumda, beş vakit namazını hiç geçirmeksizin kılan bir sahabenin, gündüz iki namaz arasında içki içmemesi gerekiyordu. Aksi takdirde, yani gündüz iki namaz arasında içki içecek olsa, alkollü içkinin sarhoşluk edici tesiri geçmeyeceği için namazı kılamayacaktı. Belki yatsı namazından sonra içki içebilecekti. Bu durumda büyük bir sahabe kitlesi daha içkiden tamamen vazgeçmişlerdi. Çünkü alkole alışmış olan vücutlar, artık yavaş yavaş ondan uzaklaşıyordu.

4. “Ey iman edenler! İçki, kumar, tapmaya mahsus dikili taşlar, fal okları ancak şeytanın amelinden birer murdardır. Onun için bunlardan kaçının ki, murada eresiniz.” (Maide, 5/90)

5. “Şeytan, içkide ve kumarda aranıza düşmanlık ve kin düşürmek, sizi Allah'ı anmaktan ve namaz kılmaktan alıkoymak ister. Artık siz hepiniz vazgeçtiniz değil mi?.” (Maide, 5/91)

Bu son âyet ile alkollü içkiler kesin olarak haram edilmiştir. Sahabelerden Hz. Enes (r.a.) anlatıyor: Biz içki alemindeydik. Ben dağıtıyordum. Bir adam geldi“İçki haram edildi.” dedi. Arkadaşlar derhal “Şu içki kaplarını dök, temizle.”emrini verdiler. O haberden sonra kimse ağzına içki almadı.

Bir hadis-i şerifte şöyle buyurulmaktadır:

“Şu muhakkak ki içki deva değildir. Bilâkis marazdır. Yani hastalık vericidir.” (İbn-î Mâce, Tıp, 27; Müslim, Eşribe, 12)

İşte belirttiğimiz, içkinin hangi çeşidi olursa olsun ilaç gibi kullanılamayacağı tarzındaki ifadeler, bu hadis-i şerifin açık bir teyidinden ibarettir.

İçki Tansiyonu Düşürür mü, Yüksek Tansiyonlularda Az Miktarda İçki Kullanılmasının Faydası Olur mu? Yoksa Zararı mı Olur?

Alkollü içkilerin az miktarda kullanılmasının bilhassa kalbi besleyen damarlarda vozadilatasyon yani damar genişlemesi yaparak faydalı olabileceği fikri mevcuttu. Bu kanaatin yanlışlığı yapılan yeni çalışmalarla çok daha iyi bir şekilde anlaşılmıştır. Alışkanlığı olan veya daha önce hiç içki kullanmamış şahıslarda, tansiyonları normal veya yüksek olsun, şahısların hepsinde az miktarlarda bile alkol kullanılması tansiyonu arttırmaktadır.

15-80 yaşları arasındaki 80.000 şahısta yapılan çalışma, günde normal büyüklükte bir bardak içki kullanan şahsın tansiyonu (sistolik basınç) ortalama 1 mmHg artmaktadır. Günde iki bardak veya daha fazla miktarda içki kullananlarda, içki içmeyenlerle mukayese edilince, tansiyon âdeta ikiye katlanarak artmaktadır. Alkollü içkiler, batı memleketlerinde erkeklerde görülen bütün yüksek tansiyonların takriben %10’nun sebebidir. Bazı memleketlerde bu nisbet % 33’e kadar çıkar.

Alkol Gıdaların Hazmına veya Sindirilmesine Faydalı mıdır?

Bunun tersi doğrudur. Yani değil alkollü içkilerin hazma faydalı olması, bilakis hazmı geciktirdiği gösterilmiştir. Çünkü alkol sindirim kanalı duvarlarında tahriş edici sebebi ile fazlaca mukus ve hidroklorik asit salgılanmasına vesile olur. Bu ise sindirime menfî tarzda tesir eder. Alkolün hangi çeşidi olursa olsun, ne miktarda olursa olsun, sindirimi tembih edici bir madde olarak kabul edilemez. Bira ve şarapta bu prensibin haricinde değildir.

Alkollü İçkiler Vücudu Isıtır mı, Yani Vücut Sıcaklığını Arttırmak İçin Soğuklarda Kullanılabilir mi?

Alkol, bırakalım vücut sıcaklığını yükseltmek, bilakis vücut sıcaklığını düşürücü tesire sahiptir. Şöyle ki, alkol kullanan şahsın cilt damarlarını genişletir. Bu ise vücuttan hararetin kaybına vesile olmaktadır. Hatta sarhoş şahsın hisleri azaldığı için, şiddetli soğuklarda sokakta kaldığını bile fark etmeyebilir. Donma tehlikesi dahi geçirebilir. Rus İnterfax Ajansı’nın haberine göre 1995-1996 kışında sadece Moskova’da toplam 600 kişi soğuktan donmuştur. Bunların tamamı alkolik kişilerdir.

Alkol Direkt Olarak Ölüme Yol Açabilir mi? Yani Âdeta Bir Zehir Gibi Tesir Edip Ölüme Sebep Olabilir mi?

Bilineceği gibi, alkollü içkiyi kullanan şahısta, kanındaki alkol seviyesi, belli miktarların üstüne çıkacak olursa (400-700 mgr/mlt) direkt zehir tesiri yapar. Şahsın solunum felcinden ölümüne vesile olur. Alkolden direkt zehirlenme ile meydana gelen ölümler, alkolden ileri gelen bütün ölümlerin 1/3’ini teşkil eder.

Alkol zehirlenmesi, A.B.D.’de karbon monoksitten sonra, ölümle neticelenen zehirlenme sebeplerinin ikincisidir. Alkol ve karbon monoksitin her yıl sebep olduğu ölümler, diğer bütün zehirlenmelerin hepsinin toplamından çok daha fazla miktardadır. (Hofmann FG: A Handbook on Drug and Alcohol Abuse. 2nd ed, Oxford University Press, 1983, s.115)

Bir Bardak Viski Yılan Isırmasına Faydalı mıdır? Yoksa Zararlı mıdır?

İçkilerdeki alkol hiçbir zaman yılan zehirini nötralize etmez, yani tesirini önlemez. Yılan zehirlenmesine karşı yapılabilecek en kötü şey, belki de şahsa içki içirtmektir.

Bir kimseyi yılan sokunca vücudun normal bir reaksiyonu vardır ki, vücutta bir gerginlik teşekkül eder. Bu damarların büzülmesine yol açar. Böyle bir durum vücut için o anda faydalıdır. Genellikle yılan ısırmasında kan dolaşımına zehirin yayılmasına mani olmak için, elde ve ayaklarda zehirlenen kısmın üstü kalınca bir bantla bağlanır. İşte bu esnada şahsa viski içirmek veya herhangi bir içkiyi içirmek, ciltteki kan damarlarının genişlemesine ve yılan zehirinin vücuda daha rahat yayılmasına imkân verir. Böyle bir durum meseleyi daha da kötüleştirir.

Yılan zehiri genellikle kan basıncının düşmesine sebep olur. Bira, şarap veya herhangi bir içkide kan basıncını düşürür. Yılan zehirinin kan basıncını yani tansiyonu düşürmesi, içkinin kan basıncını düşürmesi ile birleşince hâdise ölümle neticelenebilir.

İçki İçenlerde Kurşun Zehirlenmesi Görülür mü?

Bir çok araştırmalar, bilhassa bira ve şarapta olmak üzere belli miktarlarda kurşun bulunduğunu göstermiştir. İçki kullanan şahısların kanları bu yönden incelendiği zaman, bu kimselerde içtiği içkinin artmasına bağlı olarak nisbeti artan miktarda, kanlarında kurşun bulunduğu tesbit edilmiştir. Sigaranın kandaki kurşun miktarını arttırdığı, şahıs hem içki, hem de sigara içiyorsa kanlarındaki kurşun miktarı, hiç içki ve sigara içmeyenlere göre %44 nisbetinde arttığı görülmüştür.

Bunun manâsı gayet açıktır. İçki içen şahıslar hem alkolden zehirlenmekte, hem de bir manada kurşun zehirlenmesine uğramaktadırlar. Buna bağlı olarak ta, başta böbrek hastalıkları ve yüksek tansiyon olmak üzere çeşitli hastalıklara yakalanmaktadırlar.

Alkollü İçkiler Bir Gıda mıdır?

Tek bir cümle ile ifade etmek gerekirse, alkol ne maksatla alınırsa alınsın bir gıda değildir. Bunu birkaç maddede özetlemeye çalışalım;

1. Bir maddenin gıda özelliği taşıması için vücudun gelişmesine, büyümesine faydalı olması lâzımdır. Yıpranan ölen hücrelerin yenilenmesi için kullanılmalıdırlar. Proteinler, yağlar, karbonhidratlar ve ayrıca mineraller, vitaminler ve su vücudun ihtiyacı olan maddelerdir. Alkolün ise vücudun tamirinde, büyümede, gelişmede hiçbir faydalı tesiri yoktur. Bir gıda olarak kabul edilmez.

2. Gıdalar vücutta parçalandığı zaman enerji verirler. Alkol de vücutta yandığı zaman belli miktarda enerji verir. Ancak gıdalar vücuda enerji ve sıcaklık verdiklerinde vücuda hiçbir zararları söz konusu değildir. Halbuki alkol vücuda girdiği andan itibaren, vücuda toksik (zehirli) ve zararlı tesirleri söz konusudur. Vücuda giren her damla alkol, vücutta zarara sebep olur. Vücuda alınan alkol miktarı arttıkça, zararı da o nisbette artacaktır.

3. Gıda maddeleri icabında kan olan, adaleye değişen, kemik olan kimyevî birleşikler demektir. Vücudun büyümesi, gelişmesi için lüzumludur. Adalelerin kasılması, sinir hücrelerinin faaliyeti için ihtiyaç olan enerjinin kaynağıdır. Hastalıklara karşı vücudu korumada yardımcı olur. Yüksek beyin merkezlerini tahrip etmez, uyuşturmaz.

İçkilerdeki alkol, gıdaların aksine adale kuvvetini azaltır, sinir merkezlerini uyuşturur. Hastalıklara karşı vücudun mukavemetini düşürür. Doku yenilenmesine faydalı olmak bir yana, canlı dokuları bile öldürür.

4. Gıdalar vücutta değişik şekillerde depolanıp ihtiyaç anında kullanılırlar. Alkol gıdaların aksine vücutta depolanmaz. Vücuda girer girmez, vücut bir an evvel âdeta alkolden kurtulmaya çalışır.

5. Hematoloji, yani kan ile alakalı hastalıkların emektar hocası olan sayın Prof.Dr. Şınasî Özsoylu, çok iddia edilen, şarabın kan yapıp yapmadığına dair şunları söylemektedir;

“Ben yıllardır kan ile alakalı bahisleri okurum. Şarabın kan yaptığına dair bir neşriyat okumadım. Şahısta demir eksikliği fazla değilse, karaciğer, dalak yemesi tavsiye edilir. Dana eti, ızgara şeklinde az pişirilerek yemesi tavsiye edilir. Kanın kırımızı kürelerinin yani alyuvarların eksikliğinde, bazı demirli preparatlar, folik asit, B12 vitamini ve eritropoietin verilebilir. Kan yapımı için şarap tavsiye edilmez. Fransızların bordo şarabını, İngilizlerin İskoç viskisini ve Rusların da Rus votkasını tavsiye etmeleri manidar değil midir?”

Netice olarak şunu tekrarlayabiliriz ki, değişik çalışmalar göstermektedir ki alkol bir gıda değildir.

Alkollü İçkilerin Azı Faydalı mıdır?

1. Alkolün çok cüzî miktarları dahi (bir veya iki kadeh) vücudun reaksiyon zamanını, yani ışık ve ses ikazlarına olan cevabını %5-10 nisbetinde düşürmektedir.

Daktiloda yazı yazmaktan tutun da, herhangi bir cihazı kullanmaya kadar şahıs ne miktar alkollü içki almış olursa olsun, içkiyi içtikten sonra öncekine göre çok daha fazla sayıda hatalar yapmaya başlar. Böyle bir neticenin, otomobil kullanan, saatte 1000 km. süratle giden uçağı kullanan için ne kadar önemli olduğunu düşünelim.

2. Az da olsa içki kullananlarda karaciğer sirozundan ölüm artmaktadır. Yüksek tansiyona yol açmakta, sarhoş araba kullanmanın yol açtığı kazalara, yaralanma hadiselerine, ani ölümlere sebep olmaktadır. Göğüs ve kalın bağırsak kanserleri, az da olsa içki kullananlarda, içmeyenlere göre daha sık olarak görülmektedir.

3. 15-20 yaşları arasındaki gençlerde yapılan bir araştırmaya göre, bu yaşlardaki gençlerde, intiharlar, trafik kazalarından ölüm gibi, şiddete bağlı ölümler, çok az miktar diye tarif edilen günde birkaç bardak alkollü içki kullananlarda dahi normale göre %75 daha fazla olarak bulunmuştur.

Adölesan dediğimiz, reşit olmanın yani gençliğin başlangıç yılları, içkiye alışma yönünden belki de en tehlikeli yaşlardır. Bu yaşlarda alınan birkaç kadeh içki bile bağımlılığın teşekkülüne sebep olabilmekte, bu da belirtilen menfi halleri netice verebilmektedir.

4. Amerikan Kanser Cemiyeti’nin 276.000 erkek üzerinde yapmış olduğu çalışmanın neticelerine göre, günde sadece tek kadeh içki kullanan şahıslarda ölüm nisbeti, içki kullanmayanlara göre açık bir şekilde artmıştır.

5. Avrupa’da geniş çaplı yapılan bir istatiskî çalışmanın neticelerine göre, belli nisbette içki kullanan şahısların, haftada evet haftada sadece bir kadeh fazladan içki kullanmaları, bütün nüfusta alkoliklerin sayısını %10 arttırmıştır. Netice olarak koroner kalb hastalığını önleyeceğiz diye içki kullanmayı tavsiye etmek ancak içki tüccarlarının işine yarar.

6. Her kadeh içki beyinde 2000 kadar sinir hücresinin ölümüne yol açmaktadır. Kitabın ilerleyen sayfalarında bu konuda daha geniş bilgi vardır.

7. Ve unutulmaması gereken önemli noktalardan biriside şudur ki, alkolün azı daha fazlasına alıştırmaktadır. Buna tıpta tolerans adı verilir. Yani vücudun sarhoşluk için daha fazlasına meyletme özelliğidir. Alkolik olan şahısların da bir zamanlar bir iki bardakla içkiye başlamış olduklarını unutmayalım.



Amerika Birleşik Devletleri’nde 1989 yılından beri içki şişelerine yapıştırılması mecburi olan etiket görülüyor. Etikette; doğmamış bebeğe zararlarından dolayı bayanların bilhassa hamilelikte, kesinlikle içki içmemeleri gerektiği, ifade ediliyor. Ayrıca alkollü içkinin, otomobil sürme maharetini, herhangi bir cihazı kullanma kabiliyetini bozduğu ve hastalıklara yol açabileceği belirtiliyor.

Dipnotlar:

- Alışkanlık haline gelmiş bir günahtan nasıl kurtulunur?..

- İradem çok zayıf; irademi güçlendirmek için ne yapmalıyım?..

- Nefse mani olma, nefisle cihad hakkında bilgi verir misiniz?..

- Kötü alışkanlıklarla ilgili muhasebe...

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
 
Üst